“Yahu hocam, senin milli duruşun var, memleketini-milletini-bayrağını seven birisin. Voleybolcuları destekleyen bir yazını göremedik.” deyince, hem yanlış anlaşılmalara fırsat vermemek için hem de bu konudaki görüşlerimi ve duruşumu ortaya koymak için görüşlerimi yazmak vacip oldu.
Katılırsınız ya da katılmazsınız, bunlar inancımdan, hayata bakışımdan yoğrulan, benim görüşlerim.
Takımdaki eşcinsel sporculara verilen tepkiler için, belli kesimler işi yobazlık, çağdışılık, kadın düşmanlığı yaftasıyla öyle şeyler yazdılar ki akla ziyan. İslam’a ve Müslümanlara saldırmak için bir fırsat daha ellerine geçmişti çünkü.
Laik, modern düşünceye sahip kişiler buna karşı olmayı sindiremiyorlar, “Siz milli formayı giyen eşcinsel biri olsa bile, başarılı olduğu halde nasıl alkışlamazsınız, nasıl desteklemezsiniz.” diye sürekli yaygara yapıyorlar. “Modern Türk kadınının başarısı” diyorlar, “özgürlük” diyorlar, “kölelikten kurtuluş, yobazlığa darbe” diyorlar.
Onlar kendince haklı ama bizce haklı değil. Müslüman Türk hanımlarına, özgürlük bahanesiyle birçok modern pranga vuruluyor, bundan bahsetmiyorlar. Kadının özgürleşme meselesi değil bu, iş başka. Müslüman Türk hanımlarına kendilerince biçtikleri rol kalıba uymuyor aslında, uymaz da zaten.
Asıl acı bizdeydi, tuzun koktuğunu bir kez daha gördük.
Bizim mahalledeki savrulma daha büyüktü, darmadağındı. Dini hassasiyetleri olduğunu sandığınız nicelerinin duruşu ortaya çıktı, kutlayanlar, tebrik edenler, desteklerini belirtenler. Görüldü ki, toplumun dini, ahlaki, ve sosyal değerleri değişerek yozlaşmış, çürümüş. Aslında büyük bir toplumsal mühendislik projesinin halk üzerinde uygulanışını gördük. Spor bahanesiyle, kendisini eşcinsel olarak ifade eden biri sevdirildi, alkışlandı, normalleştirildi. Bu iş hiç normal değil.
Şu gerçekleri tekrar tekrar yazmakta fayda var:
Eşcinsellik İslami hükümlerce yasaklanmış büyük günahlardandır. Teşvik edilmesi, alkışlanması, desteklenmesi, itibar verilmesi de aynı derecede yasaktır. Müslüman Türk toplumunun inanç, örf ve değer yargılarına uymayan “küresel güçlerine yeryüzünün fesadı için bütün dünyaya empoze ettikleri” bu akım, Allah’ın lanetlediği bir durumdur. Böyle bir meziyeti açıkça ifade eden biri, ister sanatçı olsun, ister sporcu, ister başka biri tasvip edilemez, alkışlanamaz. Üzerinde Ay-yıldız taşıması, milli formayı giymesi, dünya şampiyonluğunu kazandırması bu işi meşru kılmaz. İlerde uluslararası eşcinseller olimpiyatları olursa, “göğsünde milli forma taşıyan” sporculara bu millet hoş bakar mı? Eşcinsellik bu toplumun mayasına uymaz, dini-milli-ahlaki hassasiyetlerine hiç uymaz.
Peki müslümanlar olarak eşcinsellere karşı duruşumuz ne olacak?
İslam’ın eşcinselliğe bakışını iyi öğreneceğiz, sağlam duracağız.
İçimizden bu günahın büyüklüğünü asla unutmayacağız, kendimizi, ailemizi, çevremizi korumaya çalışacağız. Tanıdıklarımızdan bu günaha bulaşmış olanlara ise elimizden gelen yardımı esirgemeyeceğiz: (Onu o günahından vazgeçirmek için anlatacağız, ikna etmeye çalışacağız, karanlığa küfretmek yerine mum yakacağız. Şiddet-hakaret-küfür yerine doğruyu ortaya koyup elimizden gelenin en iyisini her platformda ortaya koyacağız. Unutmayalım ki, karanlığın varlığı aydınlığın yokluğundandır.)
Yıllardır aile müessesini sağlamlaştırmak için gayret eden biri olarak söylediklerim temelsiz değil. Sağlam aile ilişkileri, dini hassasiyetler, manevi-ahlaki değerler bu tür akımları kökünden kazıyacak çare, panzehir.
Mesele kişisel tercih meselesi değil. Herkes istediği gibi özgürce yaşasın meselesi hiç değil. Böyle büyük bir günah insanlar arasında her ne sebeple olursa olsun tasvip edilip, yaygınlaştığında, alkışlandığında büyük toplumsal felaketlerin kapısı açılır.
Batı ülkelerindeki eşcinsel akımlara olan hoşgörü, halkının büyük bir bölümü Müslüman olan Türk milleti içinde de çoğalırsa, işte o zaman asıl felaketi herkes acı yaşar.
Herkese şirin görünmek zorunda değiliz ki. Kimseye yaranmak için, inancımızdan taviz vererek eğilip, bükülmek zorunda da değiliz. Herkes sussa, biz susamayız. Küfür zirveye koşarken biz oturamayız.
Hak neyse onu haykırmakla yükümlüyüz, kim ne derse desin.
Müslümanlar olarak çağın fitnelerine karşı, inancımızdan taviz vermeden direnmeliyiz, doğru duruşu sadece sözde değil özde de ortaya koymalıyız. Çünkü felakete giden insanlığın umudu biziz.
Tek kurtuluş İslam çünkü…
Tekin Deniz