Rahmân ve Rahîm olan Yüce Allah’ın (c.c.) adıyla…
Hamd âlemlerin Rabbi Allah (c.c.) içindir. Salât ve Selâm Peygamber efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’in, Âli’nin ve Ashâbının üzerine olsun inşallah.
Muhterem Müslümanlar,
Peygamber efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem, on sekiz bin Aleme Rahmet Peygamberi olarak gönderilmiştir. Tebliğ vazifesinin sınırları on sekiz bin Alemi içine alır. Dünyada ve Kainatta hiçbir topluluk bu çemberin dışında değildir. İnsanlığı İslam’a ve İslam kardeşi olmaya davet etmişler, hiç bir toplumda bulunmayan düşünce, hareket ve yaşayışı tesis etme gayretinde olup, taklitten uzak, Yüce Allah’ın (c.c) emirleriyle Sünnet-i Seniyye’yi birleştirerek yepyeni bir hayat tarzı tesis etmişlerdir.
Sevgili Peygamber efendimiz (s.a.v) bir hadis-i Şeriflerinde “Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” buyurarak, gayrı müslimlere benzemekten Ümmetini sakındırmışlar; sünnet-i seniyyeleriyle de bunu fiilen tatbik etmişlerdir. Gayrı müslimler saçlarını uzatmışlarsa, Peygamber efendimiz (s.a.v) kısaltmıştır. onlar birgün oruç tutmuşlarsa, Allah’ın Rasulü (s.a.v) iki gün oruç tutmuştur.
Ahzab suresinin 21.inci âyet-i kerimesinde Yüce Allah şöyle buyuruyor; “Şânım hakkı için muhakkak ki size Rasulullah’da pek güzel örnek vardır.” buyurulduğu üzere örnek alınacak sadece yüce Allah’ın Resulü Hazret-i Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem’dir.
“Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” hadis-i şerifinden ne anlamalıyız?
Peygamber Efendimiz (s.a.v) Hadîs-i şerîfte şöyle buyuruyor; “Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” (Ebû Dâvud)
Hristiyan âleminin mukaddes sayıp kutladığı yılbaşını kutlamak, Din-i İslâm’ın şahsiyet ve karakterine aykırıdır. Zira yegâne hak dîn olan İslâm mükemmeldir. Mükemmelin ise artık hükmü bitmiş ve tahrife uğramış bir dinden alacağı hiçbir şey yoktur.
Ayrıca hiçbir mukaddes gün, nefsânî eğlencelerle, haramlarla, şeytânî çılgınlıklarla idrâk ve ihyâ edilmez. Sadece bu hakîkat bile yılbaşı kutlamanın, ne kadar bâtıl bir âdet olduğunu ifadeye kâfîdir.
Namazın her rekâtında okuduğumuz Fâtiha suresinin son âyetinde Cenâb-ı Hak; “…Gazaba uğrayanların ve sapıkların (yoluna) değil.” (Fâtiha, 7) buyrularak, İslâm dışındakilerin yoluna uymaktan îkaz edilmekteyiz.
Gayri müslimlere veya fâsıklara benzeme ve onların nefsânî hayat tarzlarını taklit etme hastalığı, îmânı tehlikeye atan hususlardan biridir. Îman temelindeki çözülmelerin, fikrî ve ahlâkî yozlaşmaların birçoğu, bu tür taklitlerle başlar. Taklit, zamanla alışkanlık ve huy hâline gelir. Sonrasında ise şeklî beraberlik, zihnî beraberliğe, zihnî beraberlik ise zamanla kalbî beraberliğe kadar gider.
Velhâsıl her müslüman; hayatının her safhasında, İslâm şahsiyet, karakter ve vakarına yaraşır bir duruş sergileyip gayri müslimlerin âdetlerinden uzak durmakla mükelleftir.
TEŞEBBÜH (BENZEMEK)
Teşebbüh, bir insanın diğerine sûret, kıyâfet, yaşayış tarzı, huy, vasıf ve sıfatında benzemesi yahut onu taklid ile benzemeye çalışmasıdır. Müminin, gayri müslimlerin âdet edindikleri husûslarda onlara benzemekten sakınması lâzımdır. Çünkü o fiil, ya küfre sebep olur yahut insanın imanını zayıflatır.
Allâhü Teâlâ, Nisâ Sûresi’nin 115. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmaktadır: “Her kim de kendisine doğru yol apaçık meydana çıktıktan sonra peygambere muhâlefet eder ve müminlerin (itikâd ve amelde, Allah’a ve Resûlullâh’a) yolundan başkasına giderse, biz, onu döndüğü o yolda bırakırız ve kendisine cehennemi boylatırız ki o, gidilecek ne fena bir yerdir.”
Allâhü Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’inde birçok âyet-i Kerime’de bizler ibret alalım diye geçmiş ümmetlerin hâlini haber vermiş ve onların düştükleri küfür, zulüm, gurur gibi hâllere düşmekten ve onlara benzemekten bizi sakındırmıştır.
Resûlullah (s.a.v.), “Bizden başkalarına benzemeye çalışan bizden değildir.” ve “Müşriklerin âdetlerine muhâlefet ediniz” buyurmuşlardır. Peygamberimiz (s.a.v.), müşriklere ve onların amellerine buğzetmeyi emretti ki onlarla ülfet etmeyelim, onlar da bizimle ülfet etmesinler. Çünkü insanın tabiatı, başkasından huy kapar.
Hadîs âlimlerinden Akîl es-Sülemî (rah.) dedi ki: “Allâhü Teâlâ, İsrâîloğullarına gönderdiği peygamberlerinden birisine şöyle vahyetti: Kavmine söyle, bana düşmanlık edenlerin (haram) yemeklerinden yemesinler, (haram) içeceklerinden içmesinler. Sûretlerini ve şekillerini onlara benzetmesinler, yoksa kavmin de bana düşmanlık edenlerden olur.”
Resûlullah Efendimiz’e (s.a.v) tâbi olan kimsenin, onun uzak durduklarından yüz çevirmesi lazımdır. Peygamberimizin uzak durduğu kavme, her hangi bir husûsta muvâfakat eden kimse, Peygamberimize de o miktarda muhalefet etmiş olur.
Muhterem Müminler,
Her sene olduğu gibi bu sene de bin bir türlü günahın işleneceği, Hazret-i Allah’ın haram kıldığı içkilerin, alkollü içeceklerin su gibi akacağı ve sokakların sarhoş kusmuk ve naralarıyla dolacağı, zinanın, fuhşiyatın, imanı tehlikeye atacak her türlü çirkin fiilin yaşanacağı bir yılbaşı gecesinden bahsediyoruz.
Biz, “Yılbaşı bir hıristiyan âdetidir. Müslümanlıkla alâkası yoktur. Müslümanlar o gece yılbaşıyla alâkalı farklı bir şey yapmamalıdır. Aksi takdirde îmanı zarar görür” dediğimizde, bunun günahının ne derece büyük olduğunu bilmeyen bazı müslümanlardan şöyle cevaplar alırız: “Biz yılbaşına hıristiyan âdeti olduğu için alâkâ göstermiyoruz. Yeni bir yıl girdiği için birbirimizin yeni yılını kutluyoruz.” diyorlar. Kendine gel Müslüman! Müslüman yılbaşı kutlamaz! Müslümana yılbaşı kutlamak yakışmaz. Eğer sen Müslümansan, Hazreti Allah’a, Hazreti Peygambere ve Hazreti Kur’an’a iman ettiysen İslam’da yeri olmayan âdetleri, yılbaşını kutlayamazsın. Resulullah’a (s.a.v) muhalefet edemezsin. Eğer sen Müslümansan, onlara, gayrı müslimlere benzeyemezsin. Sen Müslümansın, Müslümana benze ve Müslüman gibi yaşa!
1 Ocak, Peygamber Hazreti İsâ Aleyhisselam’ın doğduğu gün olmasa da, değil mi ki hıristiyanlar o günü mîlâdî yılbaşı olarak kutluyorlar, bizler müslüman olarak öyle bir kutlamadan fersah fersah uzak durmalıyız. Öyle uzak durmalıyız ki, o gece meselâ su içerken veya yiyeceğimiz herhangi helal bir şeyi yerken bile yılbaşını kutlamak niyetiyle yeyip içtiğimiz takdirde günaha gireceğimizi unutmamalıyız…
Evet, günümüzde yılbaşı kutlamaları hıristiyan olmayan milletler tarafından da icrâ ediliyor. Böyle olması, yılbaşının aslının hıristiyânî olduğu gerçeğini ve İslama göre mahzurunu, tehlikesini ortadan kaldırmaz.
Bizim için yılbaşı, bir mîlâdî yılın bitip diğerinin başlaması ve evlerimizdeki takvim yapraklarının bitip yeni bir takvim almamız icap ettiğinin dışında bir mânâ ifade etmez.
Eğer yılbaşına itibar edeceksek, o Hicrî yılbaşıdır. Çünkü o Peygamberimiz’in (s.a.v) Mekke’den Medine’ye hicretiyle alâkalıdır.
Rabbim, Bizleri ve Cümle Ümmet-i Muhammed’i gayri müslim adetlerinden, gayri müslimlere benzemekten, yılbaşı gecesini kutlamaktan, yılbaşı gecesinin melanetinden, şeytanın ve nefs-i emmarenin şerrinden, büyük küçük günahları ve her türlü çirkin fiilleri işlemekten muhafaza buyursun inşaAllah.
Biz, Bize Rahmet Peygamberi olarak gönderilen Sevgililer Sevgilisi, iki gözümüzün Nuru, Fahri kâinat efendimiz, Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i her zamana hayatımızda, yaşantımızda örnek alalım ve O’nun Sünnet-i Seniyye’sine sarılalım inşaAllah, Âmin.
Vesselâm
Nihat Gülal