Rahmân ve Rahîm olan Yüce Allah’ın (c.c.) adıyla…
Hamd âlemlerin Rabbi ALLAH (c.c.) içindir. Salât ve Selâm Peygamber efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v)’in, âli’nin ve ashâbinin üzerine olsun inşaallah. Âmin.
Hazret-i Allah Celle Celâlühü şöyle buyuruyor:
“Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sâhibi olan ancak Allah’tır.” (Zâriyât suresi, âyet 58)
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Güvenilir hazine bekçisi, emrolunduğu şeyi gönülden inanarak tasadduka muhtaç birine verendir. Kulların elleri Allah’ın hazineleridir. Kimin eli Allah’ın kasası gibi kılınmışsa, onun lisanı da kalp rızıklarının hazinesi gibidir. Allah o kimseye bu sıfatı da katmıştır.” (Buhârî – Müslim)
Muhterem Müslümanlar,
RIZIK, kader programının ağırlık merkezini teşkil eder.
RIZIK, insanın ana karnında teşekkülü ile başlar, kader sicilindeki kayıtlara uygun olarak ecele kadar devam eder. Ecel, bir mânâda dünyâya âit rızkın bitim noktasıdır.
RIZIK, bütün mahlûkat için ezelde takdîr olunmuştur. Artmaz ve eksilmez. Sebeplere tevessül (başlama) ise, rızka sebep olarak takdîr olunduğu kadar netice verir.
RIZIK, Allâhü Teâlâ’nın, hayat sahiplerine gıdalanmaları için verdiği ve onların da yediği şeylerdir. Lâkin insan öz irâdesi ile rızkını helâl veya haram yollardan kendisi seçer ve Allâhü Teâlâ da o yoldan verir. İşte bunun için, rızkını helâlden talep etmeyip haram yiyenler irâde ve ihtiyarlarını (tercihlerini) kötüye kullandıklarından mes’uldürler.
Rızka değil, Rezzâk’a, yâni rızkı verene bağlanmak lazımdır. Her canlının rızkını veren Rezzâk-ı Âlem olan Hazret-i Allah Celle Celâlühü’dür. Yüce Allah’ a (c.c.) inanmak, Allah’tan istemek gerekir. Zîrâ Allah’ın hazinesi büyüktür, sonsuzdur. Hazret-i Allah’a (c.c.) hakiki bir imanla bağlananlar sıkıntı çekmezler. Fakat Rezzâk olan Allâhü Teâlâ’yı unutup da rızka bağlı kalanlar çok sıkıntı çekerler ve hüsrandan kurtulamazlar.
RIZIK ALLAH’tan’dır (c.c.). Bütün mahlûkâtın rızkı Allâh’a âittir. Âyet-i kerîmede buyurulur:
“Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca AIlâh’ın üzerinedir.” (Hûd suresi, âyet 6)
Hazreti Allâh (c.c.), her canlının rızkını ayrı ayrı ihsân eyler. Bu sebeple Hakk dostları, bülbüllerin gül dalındaki terennümlerini, ilâhî lutuflara bir şükür olarak tefsîr ederler.
TEVEKKÜL, maksada erişmek için maddî ve mânevi sebeplerin hepsini yerine getirdikten sonra, neticesini Allâhü Teâlâ’dan beklemektir. Kişi şâyet beklediğine ulaşamazsa, üzülmemeli; “Hakkımda belki bu daha hayırlıdır” diyerek, kaderine râzı olmalıdır. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’de Hazret-i Allah Celle Celâlühü şöyle buyuruyor; “Siz bir şeyi seversiniz, onun için calışır ve onu elde etmek istersiniz, fakat bilmezsiniz ki, onun sonunda sizin için şer vardır. Yine siz bir şeyi sevmezsiniz, hoşunuza gitmez ve istemezsiniz, fakat bilmezsiniz ki, sizin için onun sonunda hayır vardır”.
Nitekim, Âl-i Îmrân suresinin 173. Âyet-i Kerîmesinde Hazret-i Allah Celle Celâlühü söyle buyuruyor; “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir”. Nîsâ suresinde 132. Âyet-i Kerîmesinde de Hazret-i Allah şöyle buyuruyor; “Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Vekil olarak Allah yeter.”
Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin (k.s.) Rızık ile ilgili beytini okuyalım insaallah; “Açılır bahtımız bir gün hemen battıkça batmaz ya, Sebepler halk eder Hâlik, kerem bâbın kapatmaz ya. Benim Hakk’a münâcâtım değildir rızk için hâşâ, Hudâ Rezzâk-ı Âlemdir, rızıksız kul yaratmaz ya.”
Dedemiz, Cennetmekân Sultânımız, Sultan ikinci Abdülhamid Hân hazretlerinin şu duasına âmîn diyerek mevzumuza son verelim inşaallah; “Bütün kapıların anahtarlarını kendinde bulunduran Allahım, hakkımızda en hayırlı kapıyı aç! Âmin.
Cuma günümüz hayırlı ve bereketli olsun inşaallah. Hayırlı ve bereketli Cumalar dilerim.
Vesselâm
Nihat Gülal
İmam-hatib, Vâiz, Hocaefendi