Çaydere, Emirdağ’ın Keçili Boğazı’ndan başlayıp Bucak’tan çıkarak ilçeyi terk eder. Gerisinde selin sürükleyemediği iri taşlar ve hatıralar kalır. Çaydere, iklim özelliğine göre Mart’tan başlayarak Haziran boyunca akar. Emirdağ’a ilk gelişi çılgıncadır, boz bulanıktır. Yaylanın çiğdem, yarpuz ve kekik kokusunu suyuna katıp derelerden çağlayarak, coşarak, kıvrılarak bir sevda gibi gelir.
Çaydere’nin bu saltanatlı gelişine kaç kere tanık olmuşumdur. Bolvadin Köprüsü’nün korkuluklarından sımsıkı tutunarak sürekli sele bakınca sanki gemiye binmiş gibi olurdu insan. Akranlarımla beraber yaptığımız en eğlenceli zamanlardı. Gülüşüp bağrışarak o anların dışına çıkar, geleceğin bilinmezliğinde yolculuk yapardık.
Sonra, Çaydere’nin suyu sakinleşmeye, berraklaşmaya ve azalmaya başlardı. Nisan sonu, Mayıs başlarında Emirdağ halkı, evlerindeki kilim, keçe, yorgan-döşek ne varsa Çaydere’ye indirir, yıkardı. Tokaç sesleri, çocuk seslerine, çocuk sesleri delikanlıların söylediği türkülere karışırdı. Yıkanan kilimler Çaydere’in taşkın duvarlarına kurutulmak üzere serilirdi. O güzellikleri gördükçe içimden ressam olmak geçer, muhteşem sergiyi resmederek tarihe bir miras bırakmak isterdim. Kilimlerdeki renk ve desen cümbüşü bakanlarda türlü hayâller uyandırırdı. Resim yeteneğim olmadığından duygularımı dizelere dökerdim:
Bir kilim deseninde Emir Baba’ nın gülü
Alnı yeşilini alarak sabırlı hasretlerden
Dokumuş kınalı elleriyle Türkmen kızları
Gözlerim nisan sağanağıdır hayâlin gelince yâdıma
Buruk bakışlarla kayıp zamanları bulur gizli mekânlarda
Yine akşam geldi gurbete kekik kokulum
Kederli bir özlemin sancısıyla başlar türküler
Alıp götürür tozlu yollarına gençliğimin
Gözlerim nisan sağanağıdır hayâlin gelince yâdıma
Süzülür imbiğinden hayat masalla gerçek arası
Nazlı bir çiçektir şimdi badem dalları
Deresinden karın son suları akar
Baharı selamlar büyülü gölgesiyle kavaklar
Gözlerim nisan sağanağıdır hayâlin gelince yâdıma
Ören yeridir sensizlik yıldızlardan kayan
Dağ başlarında keklik sesleridir yüreğimdeki feryat
Çocukluğumun yaylalarından gelir sevdalı nağmeleri
Geçmiş zaman gezginiyim bu ikindi güneşinde
Gözlerim nisan sağanağıdır hayâlin gelince yâdıma
Neden garip bakarsın yılların arkasından gönlüm
Sonra ikindi vakti, yıkanan eşyalar toplanır, evlere götürülürdü. Çaydere’nin bu şenliği haftalarca sürüp giderdi.
Çaydere, ilçenin ortasından geçer. Üzerindeki köprülerin en işlek ve hareketli olanı Bolvadin Köprüsü’dür. Eskiden şehirlerarası karayolu ilçe içinden geçtiği için taşıtlar Bolvadin Köprüsünden geçmek zorundaydı. Bu köprü, bahar ve yaz aylarında delikanlıların en sık bulundukları bir mekândı. Gençler, köprü korkuluğuna sıra sıra oturup muhabbet ederlerdi. Geceleri Emirdağ türküleri havalandırılırdı buradan. Bolvadin Köprüsü’nün üst başında Keçili Boğazı’nda bir köprü, alt başında Çilli Mahallesi’ne, Yenidoğan Mahallesi’ne, Mezar Caddesi’ne, Suvermez Yolu’na ve Lise’ye açılan birer köprü sadece mekânları değil gönülleri de birbirine bağlardı.
Çaydere, Emirdağ yaylalarının kar ve yağmur sularının toplandığı yedi derenin birleşmesiyle, 2281 metre yükseklikten Sakarya nehrine kavuşmak üzere yola çıkar. Bazı kurak geçen mevsimlerde, söz konusu dört aydan önce Çaydere, kurur, hüzünlü ağıtlar kuru derenin içinde dolaşır dururdu.
Çaydere’nin sevdası, Sakarya’ya oradan da açık denizlere kavuşarak sonsuzluğa ulaşmaktır. Çaydere, bu vuslatı gerçekleştiremediği için asırlardan beri akıp durmaktadır.
Emirdağ yaylaları, bir anne kadar cömert, fedakâr ve özverilidir. Asırlardan beri kendine sığınan halkın geçimini temin etmeye vesile olmuştur. Emir Dede’nin ve diğer uluların himmetiyle gayretine devam etmiştir.
Birkaç sel taşkını dışında Emirdağ’a zararından çok faydası olan bu sevimli Çaydere, şimdi yedi derenin birleşme noktasında inşa edilen Yedikapı Barajı’yla içinde taşıdığı bereketi, hazineyi geçip gittiği yerlere dağıtarak Sakarya’ya kavuşma sevdasını sonsuza kadar yaşatacaktır.
Çaydere; çocukluğum, gençliğim senin yanı başında geçti, Üzerindeki Bolvadin Köprüsü’nden defalarca geçtim. Sen benim içimde hep hüzünlü bir hatıra olarak kalacaksın.
Ahmet Urfalı