Federal Milletvekili ve Saint-Josse belediye Başkanı Emir Kır, 6 ile 7 şubat 2019 tarihleri arasında, Marmara Vakfı tarafndan geleneksel olarak İstanbul’da düzenlenen “22. Avrasya Zirvesi”ne katldı.
Zirvenin ikinci gününde “Küreselleşmenin yeni boyutları, Popülizm, sağlıkta işbirliği” başlıklı oturumda Avrupa’da yükselen popülizm konusunda bir konuşma yaptı.
Popülizme vurgu yapan Başkan Kır, “
Popülizmin net ve inandırıcı bir tanımını yapmak oldukça güçtür. Popülist partiler farklı farklı olarak, beklentiler doğrultusunda, milliyetçiliği, muhafazakarlığı, direk demokrasiyi, halkın elitlere karşı korunmasını ve yabancı karşıtlığını savunuyorlar. Sivil toplum örgütlerini hiçe sayıyorlar. Avurupa’nın birçok popülist hareketi, ortak olarak geleneksel politik şemaları reddediyor. Bazı partileri, kararsızlıklarından dolayı bir sınıfa görmesekte, radikal söylemleri onları politik çerçevede ya aşırı sağ ya da aşırı solda yer almalarına neden oluyor. Bu durumdan etkilenmeyen Avrupa Ülkesi hemen hemen yok gibi.” dedi.
Doğu Avrupa’da Brüksel’den bağımsız olmayı savunan birçok ülke, mülteci, göç krizi konusunda Avrupa’nın dayanışma fikrini şiddetle reddetiğine dikkat çeken Emir Kır, “Birçok Batı Avrupa ülkesinde popülizm giderek hızla alan kazanmaktadır: Bunlardan Almanya, Hollanda, İsveç ve Danimarka’yı örnek olarak gösterebiliriz. Bu ülkeler dünyanın en gelişmiş ve istikrarlı ülkeleri arasında sayılmaktadırlar. Öyleyse, popülizm ile sosyal ve ekonomik zorluklar arasında kurulan bağ, bu durumda pek geçerli değildir. İtalya şimdilerde iktidarda bulunan aşırı sağcı birçok parti ile benzer durumu yaşamaktadır. Belçika’nın komşusu Fransa’da popülizm ateşinden nasibini almıştır. 30 yıldır aşırı sağcı parti Milliyetçi Cephe ( Front national) partisi, şimdilerde isim değiştirdi, seçimlerde yüksek skorlar elde etmektedir.” diye konuştu.
Belçika’daki duruma da değinen Başkan Kır, “Belçika Hükümeti düşmeden önce, hükümet koalisyonunun büyük ortağı Flaman Milliyetçi Parti – N-Va (Yeni Flaman İttifakı) her zaman populist söylemlerle ve tedbirlerle geliyordu. Bu parti inisiyatifiyle, Belçika Hükümeti, arama emri olmadan, temel hakları hiçe sayan, süpheye dayalı, polis raporlarına göre evlere girme yetkisini veren bir kanun tasarısını onaylamak istedi.” diyerek durumu özetledi.