Saya kelimesi anlam olarak; ayakkabının yumuşak olan üst bölümü, koyunların karnındaki kuzu ceninlerin yüz günü doldurduğunda çobanların yaptığı tören, yayla ve kırlarda hayvanlar için yapılan üstü samanla örtülü yer, kadın giysisi, iş önlüğü, kundura yüzü, ağıl, ahır, Anadolu’da çeşitli giysilerin ortak adı …karşılığındadır.
Türk dünyasının değişik bölgelerinde saya kelimesi mevcut olup türlü anlamlara gelmektedir: Saya (Sayagan) – Hayvancılıkla uğraşan toplumların bereketi artırmak için yaptıkları bir törendir. Türk ve Altay halk kültüründe de Anadolu’da olduğu gibi saya gezme töreni yapılır. Türk ve Altay mitolojisinde sürülerin koruyucusunun adı, Saya Han olarak geçer. Çaya Han veya Taya Han olarak da bilinir, Moğollar, Zaya Han veya Yaya Han derler. Saya, kılıç kını da demektir. Sümer kültüründe saya, dörtlü tören silsilesinin ikincisidir.Saya bayramı,kemençe eşliğinde oynanan bir halk oyunu, hayvanlara takılan çan anlamlarını da taşır.
Türk Âşık Edebiyatında nesir, mensur karşılığı olarak sayalı ismi kullanılır. Secili (müsecca) nesre ise ayaklı saya adı verilir.
Türk Halk şiirinde saya, kadın giysi anlamında kullanılmıştır:
“Sırtına giymiş sıkma sayayı
Yedeğine almış ağca mayayı”
Karacaoğlan, peşinden koştuğu sayalı güzelleri anlatır:
“Katarında telli maya
Cemalin benzettim aya
Ak göğsüne sıkmış saya
Çalar gider peşlerini”
“Ak sayalar giyip karşımda durma
Ben kulun öldürüp kanıma girme”
Karacaoğlan’ın şiirleri tarandığı zaman sayanın renkleri, giyenin medeni durumuna göre adlandırma yapıldığını görürüz: “Ak saya geyinmiş gelinlik kızlar”, “İnce belli, gök sayalı”, “Sırtına geyinmiş sırf mavi saya”… gibi
Bir türküde allı saya sevgilinin topuğunu döğer:
“Ardıç pınarının kırma kayası
Topuğunu döğer allı sayası
Şu Kurudere’nin gövel mayası
Ötüşü ötüşü gidiyor suya”
Balıkesir Yörüklerinde kadınlar ak saya ve alaca saya giyerler. Ak saya, genç kızların giysisidir. Alaca saya ise yetişkin kadınların giyeceğidir. Yeşil, kırmızı, siyah, sarı ve mavi renklerinde olur.
Türk ailesinin temel direği olan kadın, analık duygusunu yoğun olarak yaşadığı için her zaman fedakârlık göstermiştir. Kadın; güzelliktir, zarafet ve narinliktir. Bu yüzden Türkçe’nin ağızlarında kadın sözü; hoşluğun, inceliğin, güzelliğin tam karşılığı olarak kullanılır. Çünkü tarih içinden sızıp gelen bilgiler Türk kadınının rol-model özelliklerini ortaya koyar: Buyruklar, Han ve Hatun adına verilir. Devlet törenlerinde Hatun, Han’ın solunda oturur. Kırk yiğidin yoldaşı, kırk ince kızdır. Türk destanlarında kadın erkeğiyle beraberdir. Kadın, erkeğin güç ve ilham kaynağı kabul edilir.
Arap gezgini İbn-i Batuta, Türk yurdunda kadınla ilgili gördüğü farklılığı şöyle anlatır: “Bu ülkede gördüğüm ve beni epeyce şaşırtan davranışlar arasında, burada erkeklerin kadınlara gösterdikleri aşırı saygıdır. Türk kadınları yüzleri açık dolaşırlar, erkeklerden kaçmazlar. Pazarlarda alış-veriş yaparlar. Bazen kadınlara erkekleriyle beraber rastlarsınız ve o vakit bu adamları, onların hizmetkârları sanırsınız.’’
Türk kadını, eşiyle beraber çalışır. Eşler birbirinin dayanağı ve yardımcısıdır. Konar-göçer kültürün gereği olarak Türk kadını hayatın içindedir. Bu yüzden onun giydiği kıyafet de hayat, tabiat ve gelenek şartlarına uygun olarak tasarlanmıştır. Saya, asırlar boyunca Türk kadının giysisi olmuş, 1970’lerde ekonomik, sosyal ve kültürel değişmeler sonucunda terk edilmiştir. Günümüzde saya, folklorik bir kadın giysisi olarak yaşatılmaya çalışılmaktadır.
Sayada pamuklu, yünlü, keten ve kutnu (Antep işi) kumaşlar kullanılır. Saya ortalama 30 parçadan oluşur. Emirdağ yöresinde sayalar etnik olarak küçük farklılar gösterir. Sayanın kullanış şekline bakarak kadının hangi obaya, boya bağlı olduğu anlaşılabilir. Karabağ, Muslucalı, Bayat,Yörük, Boynuyoğunlu boylarında bunların farklı şekillerini görmek mümkündür.
Emirdağ sayasının oluştuğu parçalar şunlardır:
Şalvar: Beli uçkurlu, ayak bileklerinde daralan bol don biçimindedir. Pamuklu, çiçek desenli basma kumaşlar kullanılmaktadır.
Köynek: Bedende iç içe giyilen giysidir. Yakasız yapılan köyneğin ön ortasından başın rahat geçmesi için uzunca bir yırtmaç yapılmaktadır. Kol altlarına üçgen parçalar konulmakta, kolun rahat hareket etmesini sağlamaktadır.
Delme: Köyneğin üzerine giyilmektedir. Önü patlı, mintan yakalı, kolsuz, kolu kare kesimli gömlek biçimindedir. Kapamada çıt-çıt kullanılır.
Entere: Delmenin üstüne giyilen, önden açık, yakasız kare kollu ve kol uçları yırtmaçlı etekleri uzun bir giysidir. Çift kat dikilmektedir. Sayanın bütününde desenli kadife kumaş kullanılır.
Kuşak: Saya giyildikten sonra, sayanın ön etekleri arkaya dolanmadan önce bele bağlanır. Yün veya renkli ipekten olan kare şeklindeki kumaşlar üçgen katlandıktan sonra bele sıkıca dolanır. Kuşağa mendil, kese, el aynası konur.
Önlük: Sayanın önüne bağlanır. Desenli pamuklu kumaştan çubuklu ya da çiçekli desenlerden oluşur ve çift kat olarak yapılmaktadır.
Kolçak: Kol ağızları köyneğin koluyla değil, iki tarafına lastik geçirilerek dikilmiş kolçaklarla tutturulmaktadır. Değişik desenler kullanılmakla beraber, çiçekli desenler ağırlıklı olarak kullanılır.
Başa bağlananlar: Keten türü kumaşlarla, üçgen şeklinde çift kat dikilmiş beyaz tülbent kullanılmaktadır. Ketenin üçgen kısmı arka ortaya gelecek şekilde başa yerleştirildikten sonra, uçları çene altından geçirilip, çapraz şekilde baş çevresinde dolanarak, önde alın üzerinde bağlanmaktadır. Ayrıca başa fes giyilerek de yukarıdaki işlemler yapılmaktadır. Fesin üzerine tepelik giyilmekte, tepeliğin ayakları fesin üzerinden sarkmaktadır. Fesin kenarına bir beze dikilmiş altın ya da genellikle gümüşler dikilmektedir.
Ayağa giyilenler: Yün çorap, çarık, lastik giyilir.
Ahmet Urfalı