“Aydın, toplumunu bütün yönleriyle tanıyan ve onun sorunlarının bilincinde olan, kaderini çizebilen, mazisini ve maneviyatını bilen, kendisi seçebilen ve toplumu hakkında karar verebilen kimsedir. Bu durumda aydın, hem toplumunun değer yargılarına dayanan, hem de değiştirilmesi gereken değer yargılarını da yine o toplumun değerleri çerçevesinde ve onlara uygun olarak teşhis edebilen kişidir.” Aydını tanımlarken böyle diyor Dr. İbrahim Özler.
Bir milleti ortak duygu ve düşüncelere etrafında toplayan, birleştiren temel milli unsur dildir. Dil, bir milletin kimliğidir. Milletler kültürlerini dil sayesinde yaşatarak gelecek nesillere aktarırlar. Bir milletin kimliği, dilinde gizlidir. Milleti meydana getiren insanlar, aynı dili konuşarak anlaşırlar, ortak kültürlerini bu dille ifade ederler. Sözlü ve yazılı edebiyat ürünleri ortak dille meydana gelir. Kültür, bir milletin aynasıdır.
Bir milletin yazarları, şairleri, düşünürleri, ozanları ana dillerini kullanarak verdikleri edebi ürünlerle kendi milletlerinin kültürlerine katkı sağlarlar. Her edebi eser, milli kültürün taşıyıcısıdır. Sanatçılar, içinde yaşadıkları toplumun her hâlini eserlerine yansıtarak geçmişten geleceğe ışık tutarlar, milli birlik ve beraberliğin pekişmesine vesile olurlar.
Sanat, toplumsal yapıyı oluşturan kültür öğelerinden biridir. Hem toplumdan etkilenir, hem de toplumu etkiler. Sosyal yapının gelişmesine katkıda bulunur. Toplumu oluşturan kültürel değerler, gelecek kuşaklara edebiyat aracılığıyla aktarılır. Böylece kültürel boşluğun yaşanmamasında ve toplumsal bilincin canlı tutulmasında aydınların payı büyüktür.
Sanat aynı zamanda evrensel bir dildir. Zira hangi milletten olursa olsun insanlığın ortak duyguları ve düşünceleri vardır. Sanat; insanlığın estetik yanının irdelenmesi, algılanması, duyumsanması, sorgulanması ve insan nesne arasındaki güzele,iyiye ve doğruya varma çabasıdır. Dünyayı ancak sanat güzelleştir.
Belçika’dabugün yaşayan 218 bin civarındaki Türk’ün pek çoğu çifte vatandaşlık hakkına sahiptir. Yapılan araştırmalara göre, bu Türk varlığının yüzde 50 kadarı Belçika doğumlu olup 25 yaşın altındaki gençlerden oluşmaktadır. Bu durum, Belçika’da yaşayan Türk aydınlarının görev ve sorumluluğunu daha da artırmaktadır.
Şairleri, ozanları, tiyatrocuları, gazetecileri, yazarları, ressamları, ses sanatçılarıyla Belçika’da Türk edebiyatı, Türk güzel sanatları canlı bir biçimde varlığını sürdürmektedir. Belçika’daki Türk sanatçıları duru Türkçe’nin görkemli sesini Avrupa’nın ortasından bütün dünyaya haykırmaktadır. Türk aydınları sadece kendi soydaşları için değil, Belçika’da yaşayan bütün insanlara Türk’ün kültürel değerlerini eserlerinde icra ederek dünya barışına da katkı sağlamaktadırlar. Kültürler arası etkileşim sayesinde toplumlar birbirini daha iyi tanıma imkânı bulmaktadır.
A.Hamdi Tanpınar; “Bir edebiyat ‘milli’ olduğu nispette, ‘milletlerarası’ değere sahip olur.” sözünün doğruluğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Belçika Türkleri üzerine onlarca bilimsel araştırma yapılmıştır. Bilimsel ölçütler içerisinde yapılan bu araştırmalardan çıkardığımız sonuç; Belçikalı Türk, varlığını kültürel değerlerine sahip çıkarak sürdürmektedir. Ancak elli yıllık bu dönemde her şey tozpembe de değildir. Yukarıda verdiğimiz nüfus yapısı dikkate alındığında durumun vahameti kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
İşte burada Belçika’da yaşayan Türk sanat camiasına büyük görevler düşmektedir. Bu ülkede yaşayan sanatçılarımız çok güzel, çok başarılı etkinliklere imza atmaktadırlar. Belçika’da yaşayan Türk aydınları, geçmişin zenginliğine yeni değerler katarak Avrupa’nın ortasındaki Türk varlığını inşa etmektedir. Belçika’daki Türk sanatçıları toplumumuzun geçmişini eserlerine yansıtırken, geleceğini de kurmaktadır. Kök değerlere bağlı kalarak kurulan gelecek, daha etkili ve daha işlevsel olacaktır.
Ahmet Urfalı