Gurbet, göçündür. Göç, hazin hikâyelerini anlatır gurbetin.
“Gurbet değse, pişkin kılar çok hamları.”(*)
İnsanı olgunluğa ulaştırır iki şey:
Zaman ve gurbet.
Adamdan sayılmaz, gurbet kahrını çekmeyen.
Bu kabûl; çile çekmektir, yalnızlık duymaktır.
Yoksa “beşikten ötesini gurbet” bilmenin anlamı mıdır?
Merhametin bittiği yerde başlar gurbet.
Sılada sana merhamet gösterecek birileri mutlaka bulunur da,
Gurbette, âh’ların gök kubbeye dolsa da,
gözyaşların hiç dinmese de
kim sorar halini?
“Gezmeye gurbet ülke
ölmeye vatan yahşi”
Evet, bayramlarda gönlün sılada olması da yahşi,
Gurbette bayram,
bir nemdir mahzun gözlerde,
bir sızıdır kederli yüreklerde.
Toprağa hüzün ve hicran döken
sonbahar yapraklarının mahzun bir anıdır gurbette bayram.
“Bayram gelmiş neyime.”deyip yüreğine
“kan damlatmaktır.”
Çünkü “yabancıyım… Bana her şey yabancıdır burada şimdi”
Sevincin zeval vaktidir, zira güneş mor dağların ardına inmektedir.
Gurbete, garip kalınan yer diyorsa lügâtlar,
Sen bir garipsin şimdi bayram sabahlarında.
Yiğitler gurbete gidince garipliktendir, başına gelen gam ve kasvet.
Anlamını gurbette bulur;
vatan ile bayrak,
vuslat ile hasret,
anne ile baba,
yalnızlık ile kimsesizlik.
“Kendin gurbet ilde,
gönlün sılada” ise bir kat daha artar sürgün hülyalarında daüssıla.
Söyle seni şimdi nasıl teselli edeyim, derman diye sana sunduklarım söndürebilir mi yangınını?
Göç edip gittiğin günden beri, içinde bir gurbet yaşar, hüznü ve kederi büyüten.
Soyunun hayat tarzı olmuştur göç ve gurbet
destan zamanlarından beri.
Sana söylenen ninnilerde göç vardı,
gurbet vardı.
Türkülerinde de,
dedenin seferberlik hatıralarında da,
ağıtlarında da…
Seni canlı tutan, kavuşma gününün o hayaliyle yaşatan göçüp gittiğin gurbet değil midir?
Dün ataların yaşadı; göçü-gurbeti,
bugün sen,
yarın çocukların görecek.
Çünkü;
“Bu emel gurbetinin yoktur ucu
Daima yollar uzar, kalp üzülür.
Ömrü oldukça yürür her yolcu,
Menzile varmadan bir yerde ölür” (**)
Ahmet Urfalı
___________________________________________________________________________
(*) Ahmet Yesevi.
(**) Yahya Kemâl