Önce “her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.” deriz, ama her kişi Akşehir gölüne yoğurt çalıp “ya tutarsa” beklentisine girerek gülmeye başlayamaz, Nasrettin Hoca’dan başka.
“Sütten ağzı yanan kişi yoğurdu üfleyerek yer.”
Genç bir kız evlilik için tercihini “omzu tüfekli” den yana kullanmak ister.
“Ben varmam inekliye
Yoğurdu sinekliye
Mevlâm nasip eylesin
Omuzu tüfekliye.”
Ev halkı kalabalık olanların türküsü;
“Yoğurt çaldım kazana” diye başlar.
Evin Hanımı;
“Yoğurt koydum dolaba.” türküsünü mırıldanarak akşam sofrasının hazırlıklarına başlar.
Silifke’nin yoğurdu Emirdağ’ınki kadar meşhur değildir, ama zaten söylenmek istenen “balınan yoğrulan”dır.
İncil’de Hz. İbrahim’in üç meleğe tatlı ve ekşi süt sunduğu anlatılır.
İnsanoğlu 5000 yıldan beri süt içiyor.
Amerika yoğurdu 40-50 yıl önce tanıdı, Avrupa ise 20. yüzyılın başlarında.
Yoğurt kelimesi bugünkü şekliyle 8. yüzyıl Türkçe metinlerde geçer.
Divan-ı Lügat’it Türk’te de yoğurt kelimesine rastlanır.
16. yüzyılda Fransa Kralı 1. Fransuva ateşli ishal olur. Fransız hekimleri krallarını tedavi edemez. Kanuni’den yardım istenir, Türk hekimlerle birlikte Fransa’ya birkaç keçi gönderilir. Türk hekimler keçileri sağarak sütünden yoğurt yapıp krala ilaç olarak yedirirler. Kral bu tedaviden sonra sağlığına kavuşur.
Yoğurt, Türk göçleri eliyle bütün dünyaya aynı isimle yayılır.
Tamamen bir Türk buluşu olan yoğurt, “Türk basili” olarak bilinen ve ortaya laktik asit çıkaran mikroorganizmanın sütü pıhtılaştırmasıdır. Yaklaşık 22 hastalığın mikrobunu imha eder. Uzun ve sağlıklı yaşamanın sırrı yoğurttadır.
Yoğurdun mayalanışı bugün Anadolu’da ilk şekliyle yapılır. Kor denilen yoğurt mayası, hıdırellez sabahı (6 Mayıs) tıpkı arının çiçeklerden bal özü topladığı gibi kadınlar ve kızlar tarafından bitki yapraklarındaki çiğlerin toplanması ile elde edilir.
Hıdırellez’de sabah namazı kılındıktan sonra yaylanın bin bir derde deva olan bitkilerinin üzerine düşen çiğler bir tabağa toplanır. Çiğ belli bir miktara ulaşınca ılık süt kabına katılarak sarmalanır, böylece mayalama işlemi tamamlanır.
Anadolu’da nohuttan, kuzu işkembesindeki bir enzimden, karınca yumurtasından da yoğurt mayası yapılır.
Hıdırellezde çiğlerden toplanarak yapılan maya, üç gün boyunca tutar, diğer günler çiğ toplansa da maya olmaz. Bu çiğ, hamur mayası olarak da kullanılır.
Senin ataların koyunu ehlileştirdi. Koyundan süt sağmayı, sütten yoğurt yapmayı öğrendi. Öğrendiği bu ilaç gibi yiyeceği aynı adla bütün dünyaya tanıttı.
Göçtüğün her yerde konu-komşu yoğurdu severek yedi.
Meyvelisi, çikolatalısı, vanilyalısı çıktı yoğurdun. Meyo, yogo, bioghurt… oldu yeni adları…
Şimdi sen yüreğindeki onulmaz gurbet hevesi ile yeni yollara yolcu olmaya hazırlanıp dururken kuytuluktan müşfik bir ses gelir kulağına anne sütü gibi merhametli;
“Yoğurt çaldım ye de git.”
Ahmet Urfalı