(AA) – Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) Genel Başkanı Zafer Sırakaya, Balkanlar’daki yapılanma çalışmalarına ilişkin, “Balkanlar’daki Türk toplumunun, Müslüman toplumunun varlığı, bin küsürlü yıllara dayanan bir olgu. Dolayısıyla bu toplulukların buradaki tecrübelerinden sonuna kadar istifade etmemiz gerekiyor.” dedi.
AA muhabirine açıklamada bulunan Sırakaya, 2004 yılında kurulan UETD’nin 2017 itibariyle Avrupa’nın 16 ülkesinde teşkilatlandığını belirterek, “Yaklaşık 250 şubemizle Avrupa’da yaşayan Türk toplumuna, Müslüman toplumuna ve Avrupa’da yaşamış olduğumuz her ülkenin kendi toplumuna hizmet vermeye çalışıyoruz.” ifadesini kullandı.
Demokrasilerde sivil toplum kuruluşlarının vazgeçilmez unsurlardan olduğunu vurgulayan Sırakaya, Türk sivil toplum kuruluşlarının da bugüne kadar daha çok kendi içerisinde vatandaşları mobilize etmeye ve bir arada tutmaya çalıştığını söyledi.
Sırakaya, kendi içerisinde kaynaşmış bu yapının beklenti ve taleplerini siyasete taşımakla ilgili bir çalışmanın olması gerektiği bir dönemde, UETD’nın bu eksikliği giderebilmek için kurulduğunu anımsatarak, “Bir taraftan siyaset zemininde aktif olmaya, siyasete katılımı artırmaya çalışan bir sivil toplum örgütüyüz, diğer taraftan ise kendi benliğimizi, aidiyet bilincimizi koruyarak yaşadığımız ülkelerde siyasetin dışında da hayatın her alanında varolmaya çalışan ve bu noktalarda teşvik eden bir sivil toplum kuruluşu olarak varolmaya devam ediyoruz.” şeklinde konuştu.
Türkiye’deki gelişmeleri yakında takip etmekle mükellef olduklarını, çünkü bugün Türkiye siyasetini Avrupa ve dünya siyasetinden bağımsız olarak görme imkanı olmadığını kaydeden Sırakaya, “Suriye’deki bir gelişmeyi, Batı’daki dostlarımız ‘Bize uzak ülkeler. Dolayısıyla bizi yakından ilgilendirmez’ diye düşündükleri bir ortamdan iki-üç sene sonra Suriye’deki sorunların kendi sorunları olduğunu gördüler. Yaklaşık bir milyonluk mülteci akınıyla birlikte ne yapacağını şaşırmış Avrupa varlığını hep beraber müşahede ettik.” diye konuştu.
Sırakaya, Türkiye’nin bugün Suriye ve Irak gibi, stabil olmayan bölgede tampon görevi gören bir güvenlik noktası ve Avrupa için de çok önemli bir konumda olduğunun altını çizdi.
Avrupa ülkelerine FETÖ uyarısı
Türkiye’deki tüm gelişmeleri, özellikle de 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunan FETÖ’nün nasıl büyük bir tehlike olduğunu gösterdiklerini vurgulayan Sırakaya, bu terör örgütünün Batı toplumları içinde de aynı tehlikeyi arz edebilecek mahiyette ve yaşadıkları ülkelere de ihanet etmeye çekinmeyecek durumda olduklarını anlatmakla mükellef olduklarını kaydetti.
Sırakaya, yaşadıkları ülkeleri gelecekleri adına vatan kabul ettiklerini ifade ederek, “Vatan sevgisini imandan bilmişiz. Çünkü biz Türklerde vatan mefhumu çok saygıdeğer bir mefhumdur. Bu bağlamda yaşamış olduğumuz ülkenin aynı ihanet çetesinin yapmış olacağı ihanetlerle karşılaşmaması adına bilgilendirmekle mükellefiz. AA da bunu medya kanalıyla aktarıyordur. STK’lar olarak bizler de ülkemizdeki olguların Batı tarafından doğru algılanabilmesi noktasında üzerimize düşen görevleri bugüne kadar yaptık, yapmaya devam edeceğiz.” ifadesini kullandı.
Balkan toplumlarının tecrübelerinden istifade edilmeli
Balkanlar’daki Türk ve Müslüman toplumunun varlığının, bin küsürlü yıllara dayanan bir olgu olduğuna işaret eden Sırakaya, bu toplulukların buradaki tecrübelerinden sonuna kadar istifade edilmesi gerektiğini kaydetti.
Sırakaya, Batı’da artan ırkçılığına, İslam ve Türk fobisine, ayrımcılığına bakıldığında, gelecek adına yaşadıkları toplumda kendilerini endişeye sevk eden bir görüntü izlediklerini kaydederek, “Bosna Hersek’in çok kültürlü, çok sesli ve çok dinli olgusunun, muhakkak izlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.” dedi.
Batı’nın geçmişte Bosna Hersek’te çok kötü bir tecrübe edindiğini vurgulayan Sırakaya, bu tecrübenin, Fransa’da artan bir ırkçı partinin oy oranına, FPÖ’nün Avusturya’da ve Geert Wilders’in Hollanda’da artan ırkçılığına bakıldığında gelecek adına büyük bir endişe yarattığını söyledi.
Sırakaya, “Bu bağlamda Bosna Hersek’in bu tecrübesini, Batı Avrupa’da yaşayan biz Türkler olarak bir araya gelerek, bunlarla ilgili çalıştaylar düzenleyerek geleceğimiz adına Avrupa’nın ve Balkanlar’ın, belki Osmanlı’nın tecrübesinden de faydalanılarak bu çok kültürlülük, yani caminin, havranın, kilisenin yan yana inşa edildiği bir medeniyet tasavvurunun Batılı dostlarımıza daha iyi anlatabilmek adına bu buluşmayı benimsememiz gerektiğini düşünüyorum. Umut ediyorum ki bu gelişme, hem Balkanlar hem de Avrupa için güzel günler ve güzel çalışmaların başlangıcı olacaktır.” ifadelerini kullandı.