Vatandan ayrılış, bir sınav hâlidir. Zira bu ayrılış sonucu itibarıyla gurbete düşmektir. Vatanından ayrılan kişi, artık bir gurbet garibidir. Gurbet; insanın gönlündeki vatan sevgisini artırır, sıla özlemini pekiştirir, aile bağlarını güçlendirir. Eskiler gurbeti yaşamamışları, olgun insan kabul etmezlerdi.
Gurbete çıkmış, gurbeti kendine vatan yapmış, hayatını gurbette idame ettiren şairlerden olan Nuri Gözet, gurbet garipliğini şiirlerinde yansıtarak yüreğindeki sessiz çığlığı dizelere döker.
‘’Bazen bakarız parası pulu cebinde
Dünyalığa gark olmuş mutsuz insanlar
Gurbetten değil de şikayetleri kendileri gurbet
Şişenin dibinde ararlar mutluluk iksirini
bize elin vatanı gurbet onlara bedenleri ‘’
Şair Gözet, gurbetin ne olduğunu henüz fark edememiş olanları eleştirir.
Şair ve yazarların her zaman; farklı duruşları, farklı davranışları, kişi ve olayları farklı yorumlayışları vardır. Şairler, diğer insanlardan farklı olarak duyuşlarını deyiş hâline getirerek yazıya dökerler.
Nuri Gözet, Gel Hele Şu Derdi Anlatayım başlıklı şiirinde yeni bir bakış açısıyla gurbeti yorumlar:
Gel hele şu derdi anlatayım dost
Gurbet neki beden gurbet olunca
Sıklet çekmez olur kederi gamı
Gurbet neki beden gurbet olunca
Sen gurbet diyorsun toprağa taşa
Coğrafya değildir gurbet be haşa
Hele sen kendini eyle temaşa
Gurbet neki beden gurbet olunca
Küf patlar gümüşle kaplanıyorsa
Cehlin batağına saplanıyorsa
Şerlik bir eksende toplanıyorsa
Gurbet neki beden gurbet olunca
Boşa yaşıyorsa hayat faslını
El sayarsa atasını aslını
Aslı gibi büyütmezse neslini
Gurbet neki beden gurbet olunca
İyiden kötüden dersin almazsa
Hakk’a kulluğunda karar kılmazsa
Nehre dalsa kırık testi dolmazsa
Pirvani der insan kendin bilmezse
Gurbet neki beden gurbet olunca
Nuri Gözet’in hayat macerasında gurbet hep var olagelmiştir. O’nun hayatı 1954 yılında Afyonkarahisar’ın Büyük Çobanlar nahiyesine bağlı Kale köyünde başlamış, askerliğini İzmir’de yaptıktan sonra Eskişehir Çifteler’e yerleşmiştir. Yurt dışı gurbetini önce Libya’da yaşayan Gözet, daha sonra Belçika’ya gelerek burada ikamet etmiştir. Hâlen hayatına Belçika’da devam etmektedir.
Çocuk yaşlarda şiirler söyleyen ve yazan Şair, şiirlerinin çoğunu kaydetmez. Kaydettiklerini de isteyenlere dağıtır. İlk kayıtlı şiirleri, askerlik çağında fotgraf arkası denemelerdir.
Şair, içindeki şiir kıvılcımlarını milli bayramlar için yazdığı manzumelerle ateşler. Gönlündeki derin duygular şiir olup kanatlanır. Kemali mahlasıyla yazdığı şiirler edebiyat dergilerinde yayımlanır. Bazı şiirlerini Arif Sağ ve Orhan Gencebay’a gönderir. Onlardan çok olumlu tepkiler aldıktan sonra şiirlerini arşivlemeye başlar. Kemali mahlasının başka bir şair tarafından kullanıldığını öğrendikten sonra Pirvani adıyla şiir vadisinde yürümeye devam eder. Türk Halk Ozanlığı geleneğinde görülen usta- çırak eğitimini alma imkânı bulamayan Nuri Gözet, çok okuyarak bu eksikliğini telafi etme yoluna gitmiştir. Halk ozanlarının rüyalarında ya er dolusu veya pir dolusu içtikten sonra dillerinin çözülmesi misali Gözet, çağlayan ırmak olup yaralı, yaslı yüreklere şiirleriyle müjdeler getirmektedir.
Halk şiiri tarzında yazan Şair, pek çok ozandan yararlanmış, etkilenmiş ancak kendi gölgesini salmasını bilmiştir.Gönül Irmağı adlı şiir kitabı ilk yayımlanmış eseridir. İkinci şiir kitabını yayımlamak üzere hazırlıklarını sürdürmektedir.
Gözet, bir gurbet şairidir. Türk halk şiirinde ozanlar, dolu içtikten sonra mutlaka ‘’demir asa, demir çarık’’ gurbete çıkarlardı. Gurbet; ozanların hem kişiliklerini hem de şiirini olgunlaştırırdı. İşte Nuri Gözet’in şiirlerinde de mutlaka bir gurbet teması bulunur:
Bu senede kaldık gurbet elinde
Eski dost dilinde sözü özledim
Açmıyor gurbetin yeşili alı
Ben Anadolu’mda tozu özledim
Hiç beni açmıyor pop ilen cazı
Nemlidir mevsimi gelmiyor yazı
Ne bozlak ne koşma bestekâr sözü
Ben nağmeler ezen sazı özledim
Dağlarına çıksam edilmez seyir
Sanayi atığı kanalla nehir
Tat tuzu bir ayrı sanki bir zehir
Ben ekşi ayranda hazı özledim
Hoş rüzgâr esmiyor çalda bayırda
Kuzulu sürüler yokki çayırda
Kekik kokan keklik öten bayırda
Güneşin yaktığı yüzü özledim
Bir açık havada güneş batarken
Elimi yakacak bir çay tutarken
Kömürün közünden çıngı atarken
Ovulan gözdeki nazı özledim
Gözet, yabancılık çektiği gurbetin acısından çocukluk ve gençliğini yaşadığı Anadolu’nun müşfik kucağına sığınmaktadır. Çünkü hayâl dahi olsa sıla-yı rahim insanın pek çok kederini ortadan kaldırır. Şair, gurbet-sıla arasında dönüp duran duygularını Ahvâl başlıklı şiirinde de güçlü ifadelerle dile getirir:
Gurbet elde kalmak yoktu tezimde
Hep sıla sevgisi vardı hazımda
Yâd elde yetişti oğlum kızımda
Ondan kader diye sarıldım usta
Gavurcu dediler kendi ilimde
Boğuldum talihin tuzlu selinde
Bazen bir matemli mektup pulunda
Çile hamuruyla karıldım usta
Düşmedim hayatta hoyrat peşine
Bülbül gibi güle oldum aşina
Alın terim tuzum oldu aşıma
Hep bilek gücümle duruldum usta
Etmedim haramı yoluma azık
Aslımı korudum olmadım ezik
Dost düşman dediya efendi nazik
Ben kendi gönlümde yerildim usta
Zaten hiç tanımam şeytanı cini
Gönüle koymadım kibiri kini
Tek yol İslam dedim bu Hakk’ın dini
Bu yolda çağlayıp yoruldum usta
Şirk etmedi bedenime sirayet
İrfanım bu deyip eyledim gayret
Yaş haddini bulmak üzre nihayet
Ölmeden kefene dürüldüm usta
Kadere küsmedim ne hadde ne hak
Gurbette binleriz ettik ittifak
Bir veçhile hakkın işidir el hak
Düşleri hayırayordum be usta
Hep saydım Pirvani kendi hâlimi
Sayıp döktüm sana bak ahvâlimi
Dost tutmadımhayat boyu zalimi
Zulmün karşısında dirildim usta
Nuri Gözet’e şiir yolunda başarı dileklerimi sunuyorum. Ona çok yakışan ‘’gurbet şairi’’ sıfatıyla daha nice güzelliklere kavuşmasını diliyorum
Ahmet Urfalı