YİNE Mİ GURBET?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Söz söyleyenlerin ulusu Hz Mevlana buyuruyor; “Biz vatandan ayrılmışız, bu yüzden yorgunuz, sınanmadayız. Vatandan ayrı düşen nasıl kendine güvenebilir.”

Süleyman Uludağ uluların gurbet anlayışını şöyle açıklıyor; “Tasavvuf dilinde gurbet, hakikate erişmek arzusu ile vatandan ayrılıştır. Sûfilere göre insanın aslî vatanı ruhlar âlemidir. İnsan buraya geçici olarak ve misafireten gelmiştir. O bu âlemde gariptir, ruh daima aslî vatanı olan melekût ve ruhaniler âlemini özlemektedir. Garip, gurbete bulunan, yâd ellerde olan, vatanından ayrı düşen. Halinden anlamayan, duygu ve düşüncelerine yabancı kalan kimseler arasında bulunan kimse. Cahiller arasında âlim, fâsid ve fâsıklar arasında takva ve salah ehli gariptir. Çok yüksek seviyede manevi ve ruhi haller içinde bulunan arifler hem bu dünyada hem o dünyada gariptirler. Zira hallerinden kimse anlamaz. Arifin sırren ve ruhen tek ve yalnız kalması gurbettir. Onun halk arasında halinden anlayan bir kimsesi yoktur.

Yunus Emre’nin ifadesinde gurbet:

Ben yürürüm ilden ile

Dost sorarım dilden dile

Gurbette halim kim bile

Göl gör beni aşk neyledi.

veya,

Bu dünyaya gelen kişi ahir yine gitmek gerek

Misafirdür vatanına bir gün sefer itmek gerek.

biçiminde olup,

Mülk-i fedadan geçeyin dost iline uçayın.

diyerek asıl yurdun dost ili olduğunu belirtir.

Karacaoğlan’ın gurbete bakışı daha farklıdır:

Gittim gurbet ile geri dönülmez

Kim ölüp de kim kaldığın bilinmez

Ölsem gurbet elde gözüm yumulmaz

Anam, atam bir ağlarım yok benim.

Gurbete giden âşık sevgilinin hayali ile gezer, dertlenir. Erzurumlu Emrah yollara düşer, sözünde hüzün, sazında hüzzam vardır.

Hançer-i feleğin ucu ciğerde

Durmayıp artıyor yara bu serde

Gurbet diyarında tutuldum derde

Gel tabip yaramı sar garip garip

Bir başka şiirinde;

Sevgilim hayal-i vuslatın beni

Diyar-ı gurbette hayran gezdirir

diyerek gurbetteki halini anlatır.

Gurbet; garipliktir, yabancılıktır.

Gurbet; kimine göre insanın doğduğu yerden ayrılmasıdır. Kimi içinde arar gurbeti. Kimi için düşmek gurbettir, der. Kimi özyurdunda gurbeti yaşar. Kimi gurbeti vatan yapar.

Mehmet Akif:

Gel artık, mâsivâ yok, şimdi yurdum Tanrı yurdumdur.

Tüten hücremde imanım, yatan, yer yer, sücudumdur.

diyerek mutasavvıflara yaklaşır.

Yahya Kemal, gurbeti kaygı günleri, hayatın hüzünleri olarak görür:

Gurbet nedir bilir mi o menfaya gitmeyen

Ey gurbet, ey gurubu ufuklarda bitmeyen

Ömrün derinliğinde süren kaygı günleri

Yıllarca fakr içinde, hayatın hüzünleri

Seyrani bir başka açıdan bakar gurbete:

Hicranlar mı çöktü içime benim

Gözyaşımı kimse silmez ağlarım

Mezarım olsaydı keşki vatanım

Sılamdan hiç haber gelmez ağlarım

Aşkın mızrağını engine saldım

Diyar-ı gurbette ben garip kaldım

Unuttum kendimi deryaya daldım

Kimseler halimden bilmez ağlarım

Şiirlerin dizelerinde sıla, vatan özlemi, gurbete düşme duyguları yoğun biçimde işlenir. Vatan sevgisini, sıla hasretini artıran yegâne duygu olarak gurbet görülür: Rıza Tevfik’in dediği bibi;

Uçun kuşlar uçun doğduğum yere

Şimdi dağlarında mor sümbül vardır

 

Gurbet insanoğlunun gitmek istemediği yer, çekmek istemediği duygudur.

Böyle olmasına rağmen zorunluluklar insana bu gerçeği acı bir şekilde yaşatır.

Gurbet elde bir hal geldi başıma

Ağlama gözlerim Mevlâm kerimdir

Derman arar iken derde düş oldum

Ağlama gözlerim Mevlâm kerimdir.

Kerem,Aslı’nın peşine düşer:

Terk eyledim vatanımı ilimi

Elimden aldırdım gonca gülümü

Gurbet ile saldım gayri yolumu

Sıla ağlar vatan ağlar yol ağlar

 

Pir Sultan, gurbette ağlayan gözlerini Allah’ın Keremini tanık göstererek teselli eder.

“Kör olsun gurbetin kahrı bitmedi

Gidemem vatana çilem yetmedi

Gül de taksam bülbülümüz ötmedi

Altın kafes olsa viran görünür.

Bayburtlu Zihni, gurbetin altın kafesindeki bülbülün ötmeyişinden yakınırken, Aşık Ömer, gurbette öten bülbülün derdine dert katmasından kederlenir.

Gurbet elde deldin bağrım

Garip garip ötme bülbül

Yeter kıldı cefâ canım

Derdime dert katma bülbül.

Gördüğü her güzele aşık olan Karacaoğlan gurbetten o derece bizardır ki bir an önce sılaya dönmek ister.

Hezeli de Karacaoğlan hezeli

Döküldü dalların gülü gazeli

Gurbet elde ben neyleyim güzeli

Yol ver dağlar sılama varayım

Kimi yeşil ördek gibi dalar göller,

kimi yeşil kurbağa gibi.

Kimi başını alıp gurbete gitmek ister,

kimi gurbette ağlayışını hissettirir.

Türkülerde gurbet, acı yüklü bir kervandır.

Yeşil ördek gibi daldım göllere

Sen düşürdün beni dilden dillere

Başım alıp gidem gurbet illere

Ne sen beni unut ne de ben seni

Sen kendi özünle arana bir gurbet koyma, bir yabancılık sıradağı çekme.

“Gâh olur gurbet vatan; gâh vatan gurbetlenir.” Şair Vişnezade İzzeti bu deyişiyle seni anlatıyor sanki vatanında gurbetçi, gurbette yabancısın. Ancak o gurbeti gül bahçesi yapacak olanda sensin.

Sen ceddinin diyarında vatan-cüda olabilir misin hiç?

Belki, “muhâcirâne gezer ağlarız öz diyarımızda” ama, senin atalarının duası kabul olunmuştur, sen sahip çıktığın sürece vatan:

Canı, cananı bütün varımı alsın da Huda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada Cüda.

Ahmet Urfalı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.