Avrupa Parlamentosu’nda (AP), “Eşitlik ve güvenlik tedbirleri çerçevesinde Müslüman toplumun ve azınlıkların geleceği” konulu uzman konferansı düzenlendi.
ThinkOut Düşünce Kurulu tarafından Avrupa Parlamentosunda düzenlenen toplantıda “Eşitlik ve Güvenlik Önlemleri çerçevesinde Müslüman Toplumların ve Azınlıkların geleceği” tartışıldı.
Toplantının açılışında Basın mensuplarına bir değerlendirmede bulunan ThinkOut Düşünce Kuruluşu Başkanı Bekir Güneş “Bugün burada olmamızı iki şekilde değerlendirmeliyiz. İlk olarak güncel bir konuyu gündeme getirmekteyiz. Son bir yılda Fransa’da yaşanan terör olayları ve akabinde gündeme gelen güvenlik tedbirlerini konuşalım istedik. Toplumsal zihinlerde kaos hakim. Birileri bu kaostan istifade edip temel hak ve özgurlukleri yok sayarak modern Avrupanın genleri ile oynamaya çalışıyor.
Bu durum hali hazırda bir çok hak ve özgürlükten yararlanamayan Müslümanların geleceğini tehdit ediyor. Diğer boyut ise toplumumuzu tüm unsurları ile buralarda olmaya alıştırmak yani bir çeşit farkindalık oluşturmak. Dilimizden düşürmediğimiz ve her zaman gerekliliğine vurgu yaptığımız lobi çalışmaları işte buralarda yapılıyor. Bizler buralarda çok daha aktif olmak zorundayız. STK’larımızın buralarda ki aktiviteleri artmalı. Toplumumuz burada yapılacak faaliyetlerin önemini kavramalı ve desteğini esirgememelidir” dedi.
Avrupa Parlamentosu üyesi Tom Vandenkenleare, Belçika Federal Parlamentosu üyesi Veli Yüksel, Thinkout Başkan Yardımcısı Avukat Ayşe Elkılıç, Leuven Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Medya Araştırmaları Enstitüsünden Prof. Stefan Mertens, Avrupa Konseyi Kuzey-Güney Merkezi Başkanı Jean-Marie Heydt ve ENAR – “European Network Against Racism ” Direktörü Michael Privot ile Aktivist Mariam H’madoun’un konuşmacı olarak katıldıkları Uzman toplantısının Moderatörlüğünü T.C. Brüksel Büyükelçiliği Basın Müşaviri Veysel Filiz yaptı.
İlk konuşmacı olarak söz alan AP üyesi Tom Vandenkenleare, Avrupa’nın zor bir dönem geçirdiğini ve bir çok kriz ile karşı karşıya kaldığınıi belirterek, bu kriz ortamı içerisinde değerlerimizi oluşturan unsurların unutulmaması gerektiğine işaret etti. AB’nin temel değerlerinden biri olan dayanışmanın azaldığını belirten Vandenkenleare, Avrupa kıtasının maruz kaldığı sorunların ve aşırı Milliyetçi ve ırkçı söylemlerin barış içerisinde yaşama ilkesine zarar verdiğini ifade etti. Irkçı partilerin Fransa ve Hollanda’da olduğu gibi, özellikle Batı ülkelerinde yükselişte olduklarına değinen AP üyesi, bugün Birlikte Yaşama prensiplerinin sadece kağıt üzerinde var olduğunu ifade ederek ayrımcılığın giderek yagınlaştığını ifade etti. Vandenkenleare, AB’nin temel değerlerinden birinin azınlıklara karşı saygı duyulması olduğunu hatırlattı ve AB üyesi ülkelerin birlikte çalışarak mücadele etmeleri gerektiğini vurguladı.
Toplantının açılış bölümünde söz alan Belçika Federal Parlemento üyesi Veli Yüksel, aşırıcılığa karşı mücadele konusunda polis, öğretmenler, sosyal hizmet görevlilerinin ve bakanlıkların çalışma alanlarına entegre edilmesi gerektiğini belirterek, özellikle bu alanlarda yetkililerin sorumluluk almasının önemine değindi. Belçika Federal Milletvekili Veli Yüksel de, “Terörle mücadelede varız, aynı saftayız. Ama bizim burada insan hakları, demokrasi çizgimizden taviz vermemizi kimse beklemesin” dedi.
Belçika Federal Parlementosunda hükümetin terörle mücadele planı kapsamında aldığı kararların vatandaşların demokratik haklarını ihlal etmemesi için titizlikle çalıştıklarını belirten Yüksel, “Avrupa eğer demokrasinin beşiğiyse, Avrupa, kültürlerin ve dinlerin ortak buluştuğu bir yer ise, bu mesajın buradan Avrupa Parlamentosu’ndan verilmesi gerekiyor” ifadesini kullandı.
Yüksel, bir vatandaş polise şikayette bulunduğunda , bu vatandaşın dikkate alınarak kendini ifade etme imkanının verilmesi gerektiğine işaret ederek, vatandaş ile güvenlik güçleri arasındaki güven ilişkisinin önemini vurguladı.
Aşırıcılığa karşı mücadele çalışmalarında farklı toplulukların dahil edilmesini verimli bulduğunu belirten Yüksel, bu alanda birlikte çalışıldığını ve çalışılması gerektiğini ifade etti. Yüksel, aşırıcılık ile mücadelenin dışında , farkli alanlarda da birlikte çalışmanın önemine işaret etti.
Programın orginzatör kuruluşu Thinkout’un Başkan Yardımcısı Avukat Ayşe Elkılıç, orantısız uygulanan güvenlik politikalarının insan haklarını kısıtlandığını belirterek,yaşanılan terör olaylarının ardından Belçika’da bütün Müslümanlara “potansiyel tehlike” gözüyle bakıldığına vurgu yaptı. Her ekonomik kriz ve terör saldırılarının ardından Müslümanların hedef alındığını söyleyen Ayşe Elkılıç, güvenlik politikasının “eğer seni korkutabiliyorsam, seni kontrol edebiliyorum ” mesajını vermeye çalıştığını ifade etti. Terörün insan haklarını kısıtlamak için bir araç olamayacağını vurgulayan Elkılıç, bazı kesimlerin Müslümanları toplumun bir parçası görürken, diğer kesimlerin Müslümanları topluma ait görmediklerini açıkladı.
Avrupa Konseyi Kuzey-Güney Merkezi Başkanı Jean-Marie Heydt ise yaptığı konuşmada Küresel eğitim ve küresel Vatandaşlık ilkesi üzerinde durdu. Jean Marie Heydt, “Adil bir dünyanın oluşumda farklı toplumlar için adaleti teşvik edici çalışmaların yapılması son derece önem arzediyor. Daha da önemlisi uluslararası hukuk bizlere “birlikte yaşama” hakkını vermektedir. Bu hakka hepimiz talipiz. Geleceğin oluşumunda toplum olarak hepimiz bir rol üstleniyoruz” diye konuştu. Heydt konuşmasına şöyle devam ederek “Bu roller içerisinde küçüğü de var büyüğü de , ama hepimiz bu yeni oluşumun bir parçasıyız. Bunun için yaşam alanında, günlük yaşamda ve bizim icin öngörülen kurallarda çeşitliliğin korunması sart” kültürler arası eğitimin önemini vurguladı.
Enar Direktörü Michael Privot ve Aktivist Maryam H’madoun yaptıkları konuşmada terör saldırılarından sonra güvenlik önlemleri kapsamında sokaklara polis ve askerler yerleştirerek vatandaşlara “sizi koruyoruz” mesajı verilmeye çalışıldığını, ancak sokaklara asker indirmenin güvenliğin sağlanıldığı anlamına gelmediğini belirttiler. Privot ve Hmadoun görünür güvenlik önlemlerinin sosyal ve ekonomik güvenliğin önüne asla geçmemesi gerektiğini ifade ederek asıl problemin bu alanda olduğunu ve acilen çözülmesi için çalışma yapılması gerektiğine vurgu yaptılar. Maryam H’madoun çalışma , eğitim ve güvenlik alanında yaşanılan ayrımcılığı başörtüsü yasağını örnek göstererek delillendirdi.
Konferansın moderatörü, Türkiye Cumhuriyeti Brüksel Büyükelçiliği Basın Müşaviri Veysel Filiz de, Avrupa Parlamentosu’nun Avrupa demokrasisinin ve siyasetinin merkezi olduğunu hatırlatarak, “Böyle bir yerde, AB içinde yaşayan vatandaşlarımızla ilgili kararların alındığı bu mercide neler oluyor? Neler bitiyor? Vatandaşlarımızın özellikle güvenlik ve temel hakları konusunda ne tür duyarlılıklar var? Onları yerinde görmek için bizlerde Büyükelçilik olarak Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba topluluklar Başkanlığımızla birlikte bu toplantıya katılıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Basın Müşaviri Veysel Filiz, kapanış değerlendirmesinde ise Avrupa Birliği içindeki Müslümanların Charlie Hedbo ve Kasım’da gerçekleştirilen Paris saldırılarının ardından yaşanan süreçte terör sayesinde güçlenen islamofobik iklimin pekişmesiyle birlikte kendilerini tuzağa düşmüş hissettiklerine vurgu yaparak “Çok büyük çoğunluğu barış içerisinde yaşamadan yana olan bu insanlar kaderlerine hakim değiller ve bu tür platformlara da her zaman duyarlı vekiller bularak ulaşamıyorlar. Diğer taraftan Terör yalnızca Paris’i ve Batı şehirlerini değil, Müslüman ülkeleri ve İstanbul’u vurduğu zaman da aynı tepkiler gösterilmelidir, çünkü terörün markası veya etiketinden çok Global Terör Pazarıyla mücadele etmek esastır. O halde DAİŞ ile olduğu kadar PKK ve DHKP-C ile de mücadele aynı ciddiyetle yürütülmelidir ki maalesef Avrupa’da bir çok ülkenin bu duyarlılığı göstermediği gibi, terör örgütü sempatizanlarının neredeyse her hafta bu kuruluşun içinde ve önünde eylem yaptığına üzülerek şahit oluyoruz” dedi.
