Belçika U-16 ve U-17 milli takımlarında, daha sonra da Türkiye U-19 milli takımında forma giyen Sporting Braga’nın oyuncusu Emre Şahin’i Türkiye’nin köklü kulüplerinden Kayserispor’a transfer oldu.
Teknik Direktör Şota takımıyla birlikte antrenmana çıkan Emre için: ‘’Emre’yi defansın sağında deniyoruz. Genç ve umut veren bir oyuncu. Durumunu Kayseri’deki kamp dönemi bitinceye kadar netleştireceğiz. Wolksburg’dan Murat Bildirici’yi de kadromuza kattık. Ömer Şişmanoğlu konusuna gelince geçen yıl ona şans verdim. Ailevi sorunları yüzünden sıkıntılı günler yaşadı. Genç ve yetenekli bir futbolcu. Bizde kalıp kalmayacağına kendisi karar verecek. Oynamak istiyorsa, formayı alır’’ dedi.
Emre Şahin: Portekiz’den gelen golcü
Belçika’da doğdu ve ilk genç millî takım deneyimini o ülke adına yaşadı. Hatta Türkiye’ye karşı üç maç oynayıp bir de gol attı. Şimdi ise U19 Takımımızın formasını giyiyor. Belçika’da Westerloo takımında başlayan kariyerinde hep kendisinden birkaç yaş büyüklerin kategorisinde mücadele etti. Sezon başından bu yana Portekiz’in renkli takımı Braga’nın oyuncusu. Topu iyi saklıyor, gol vuruşlarını başarıyla yapıyor ve asistleriyle öne çıkıyor.
Röportaj: Mazlum Uluç
19 yaşındasın ve ilk kez Türk Millî Takımları için seçiliyorsun. Daha önce de Belçika adına forma giydiğini biliyoruz. Bize Belçika’dan o dönemde aldığın davetten söz eder misin? Belçika’yı tercih etmen nasıl olmuştu?
Westerloo takımında forma giyiyordum ve yaş grubumda başarılı bir oyuncuydum. Bana genç millî takımlarda oynamam için ilk teklifi Belçikalılar yaptı. O dönemde Türkiye’den herhangi bir teklif almamıştım. Daha doğrusu benimle irtibata geçen herhangi birisi de olmamıştı. Belçika’dan aldığım teklifi babamla birlikte değerlendirdik ve ileride Türkiye’den davet edilirsem seçme hakkım olacağını düşünerek Belçika adına oynamama karar verdik.
Şimdi seni Türkiye U19 Millî Takımı’nda görüyoruz. Rotanı Türkiye’ye çevirmenden söz eder misin? Bu tercihi yaparken neler düşündün?
Belçika’nın U16 ve U17 takımlarında oynadım, hatta takım kaptanlığı yaptım. Ancak daha sonra beni kadroya davet etmemeye başladılar. Bu sırada Türkiye’den U19 Genç Millî Takımı için teklif alınca hiç düşünmeden kabul ettim ve buraya seve seve geldim.
Geçmişte 2008 Ege Kupası’nda Türkiye’ye karşı Belçika formasını giymiştin. O maçta neler hissettiğinden söz eder misin?
Türkiye’ye karşı bugüne kadar üç maç oynadım ve 3-1 kaybettiğimiz bir maçta da Belçika’nın golünü ben attım. Elbette o sırada hangi takımın formasını giyiyorsanız o takım için elinizden gelenin en iyisini yapmak zorundasınız. Ama duygu dünyanız biraz karışık oluyor tabii. Belçika forması altında Türkiye’ye karşı oynamakla bir başka takıma karşı oynamak arasında duygusal anlamda mutlaka farklılıklar var.
Hep üç yaş büyüklerle oynadım
İstersen en başa dönelim ve nasıl futbolcu olduğundan başlayalım.
Ben 5 Ocak 1992 doğumluyum. Ailem çalışmak için Yozgat’dan Belçika’ya göç etmiş. Annem ise Kayserili. Her çocuk gibi futbolla çok küçük yaşlarda sokakta top oynayarak tanıştım. Sonra mahallemizdeki bir takımda oynamaya başladım. 13 yaşına geldiğimde Westerloo kulübü beni istedi ve kadrosuna aldı. O yaş grubunda kısa bir süre oynayıp 15 yaş grubuna yükseltildim. Sonrasında ise her sezon üç yaş büyüklerimle oynamaya başladım. 16 yaşına geldiğimde benimle profesyonel sözleşme imzaladılar ve A takımla antrenmanlara çıkmaya başladım.
Ailen futbolcu olmanı destekledi mi?
Özellikle babam her zaman yanımdaydı ve futbolcu olmam için gerçekten de büyük fedakârlıklarda bulundu. Şöyle söyleyeyim, babamın seyretmediği maçlarımın sayısı 15’i geçmez. İtalya ile Antalya’da oynadığımız U19 karşılaşması için de Belçika’dan kalkıp Türkiye’ye geldi.
Belçika’daki altyapı eğitiminden söz eder misin? Bir yandan eğitimini sürdürürken bir yandan da futbol oynanabilecek bir sistem var mı orada?
Evet var. Açık söylemek gerekirse ben çok iyi bir öğrenci değildim ve aklım hep futbol oynamaktaydı. Ancak Westerloo kulübünün oyuncusu olduğum için onların okuluna gitmek durumundaydım. Sabah ve öğleden sonra olmak üzere her gün iki antrenman yapıyor, sabah antrenmanından önce okulda iki saat ders görüyorduk. Ben de Belçika’da eğitimin zorunlu olduğu 18 yaşına kadar okula devam ettim.
Jaja’ya hayrandım
Kendine rol model olarak seçtiğin oyuncular, idollerin var mıydı?
Gerçek bir Didier Drogba hayranıyım. Marsilya’da oynadığı dönemden beri onu çok yakından izliyorum. Bir de bugün Trabzonspor’da oynayan Jaja var. O Westerloo’nun A takımında oynarken ben de PAF takımında yer alıyordum ve Jaja’ya hayrandım. İnanılmaz bir top tekniği var, müthiş şutlar atıyor ve frikik golleri harika.
Oynadığın bölgeden söz eder misin? İdeal mevkiin neresi?
Başlangıçta santrfor oynuyordum ve neredeyse maç başına iki gol ortalamasına sahiptim. Ancak yukarıya doğru çıktıkça pozisyonum de değişti. Daha çok forvet arkasında ya da sağ kanatta görev almaya başladım. En verimli olduğum mevkiin de forvet arkası olduğunu düşünüyorum.
Antrenörlerin senin hangi özelliklerini beğeniyor? Tamamlaman gereken eksiklerin konusunda neler söylüyor?
En önemli özelliğimin topu iyi saklamam olduğunu söylüyorlar. Bir de topla dönüşlerimi ve vuruş çabukluğumu beğeniyorlar. Dripling ve sürat konusunda da iyiyim. Ancak kafa toplarında kendimi biraz daha geliştirmem gerekiyor.
Portekiz Ligi, Türk oyunculara çok açık bir lig değil. Orada sadece Porto’da forma giyen Engin Bekdemir var. Braga kulübü seni nasıl keşfetti? Oraya transferin nasıl gerçekleşti?
Braga kulübü beni Belçika Genç Millî Takımı’nda oynadığım dönemde izlemiş, beğenmiş ve istemişti. Ancak bu teklif bana pek de cazip görünmemişti. Fakat sonrasında Westerloo ile yollarımı ayırmaya karar verdim. Çünkü A takımda oynama beklentim bir türlü gerçekleşmemişti. A takıma kadar merdivenleri hep 2-3 yaş geriden tırmanmıştım ve artık A takımda oynamam gerektiğini düşünüyordum.
Tamam ama o sırada henüz 18 yaşındaydın ve biraz daha sabretmen gerekmez miydi?
A takım kadrosunda 30 oyuncuyduk ve benim dışımdaki 29 oyuncu da forma şansı bulmuştu. Hele benim mevkiimde 8-9 maç şans bulup da tek gol bile atamayanları gördükçe sinirleniyordum. Bu nedenle Westerloo’dan ayrılıp Braga’ya gitmeye karar verdim.
Oldukça genç bir yaşta ailenden ayrılmak ve bambaşka bir ülkede yaşamak senin için zor olmadı mı?
Hayır, hayır. Ben de herkes gibi ailesini seven ve onlardan ayrı kaldığında özleyen bir insanım. Ancak futbolcu olmaya karar verirken ne gibi zorluklarla karşı karşıya kalacağımı biliyordum. Dolayısıyla Braga’daki yalnızlığım benim için bir sürpriz değildi ve yıllardır kendimi bu günlere hazırlamıştım.
Braga altyapısındaki Brezilyalıları saymazsak senden başka yabancı oyuncu yok. Oradaki arkadaşların seni nasıl karşıladı? Uyum sağlaman kolay oldu mu?
Portekizce oldukça farklı bir dil. Takımdaki en iyi arkadaşım bir Brezilyalı ile Fas asıllı Portekizli bir oyuncu. Orada uyum anlamında hiçbir sıkıntı yaşamadım. Her şey güzel gidiyor. İngilizcem fena değil. Günlük hayatta kullanabileceğim birkaç Portekizce cümle de kurabiliyorum.
Şu anda hangi düzeyde oynuyorsun?
Braga’nın PAF takımında oynuyorum ve ligde üçüncü sıradayız. İlk sırada ise Engin Bekdemir’in forma giydiği Porto var. Braga’ya ilk geldiğimde santrfor oynuyordum ama birkaç maç sonra forvet arkasında görev almaya başladım. Sürekli ilk on birde oynuyorum ve şu ana kadar 3 gol, 5 asist yaptım. Hem benim adıma hem de takım adına her şey iyi gidiyor.
Engin’le görüşme fırsatı buluyor musun?
Zaman zaman Porto’ya gidiyorum ve orada buluşup görüşüyoruz. Genellikle ben gidiyorum çünkü Porto daha büyük ve gezecek yerleri olan bir şehir.
Braga takımı Portekiz’in üç büyüklerine kafa tutan bir takım. Her ülkede klasik favorilere başkaldıran takımlara sempatiyle bakılır. Portekiz’de Braga’nın durumu nasıl?
Bu sezon da Avrupa’da iyi işler yaptılar aslında. Sevilla gibi bir takımı elediler, sonrasında Arsenal’i yenmeyi başardılar. Ama sonrasında Arsenal’den 6 gol yemeleri ve evlerinde Shakthar’a kaybetmeleri işi bozdu. Aslına bakarsanız 3-0 kaybettikleri Shakthar maçında pozisyon olarak üstün olan takım Braga’ydı. Fakat yine de farklı bir skorla kaybettiler.
Peki, sen geleceğini planlarken ilk adımını Braga’nın A takımına yükselerek mi atmak istiyorsun?
Portekiz’de 1991 doğumlu oyuncular PAF takımında oynayamıyor. Ben 1992’liyim ve bu düzeyde son 4 ayımı geçiriyorum. Ya A takıma çıkıp oynayacağım ya da başka bir takıma kiralanacağım. Ancak şu anda şartlar öyle gösteriyor ki sezon sonunda Braga’nın A takımına yükseleceğim. Çünkü takım birkaç iyi oyuncusunu kaybetti ve özellikle orta sahada açık var.
Braga’nın A takımına yükselmek nihai hedefin değildir herhalde…
Elbette değil, benim büyük hedeflerim var. İngiltere Premier Ligi’nde forma giyen bir oyuncu olmak istiyorum. Basamakları yavaş yavaş çıkmak ve öncelikle orta sıralarda yer alan, oynayabileceğim bir takıma gitmek isterim. Sonrasında ise büyük takımlarda forma giymeyi hedefliyorum. A Millî Takım formasını giymek de bir başka hayalim. Geçtiğimiz yıl Belçika’ya 2-0 yenildiğimiz eleme grubu maçını izlemiş ve oldukça üzülmüştüm. Yurtdışında yaşayan insanlar için millî maçlarda alınan sonuçlar çok önemli. Takımınızın kazandığını görmek, başınız dik gezmek istiyorsunuz çünkü. Bir gün sonra Belçikalıların karşısına yenilmiş çıkmak hiç de hoş değildi.
Türkiye Ligi’ne gelmek gibi bir planın var mı? Türk takımlarından herhangi bir teklif aldın mı?
Türk takımları beni tanımıyor, çünkü ilk defa Genç Milli Takımlara çağırıldım. Bugüne kadar da herhangi bir teklif almadım. Ama alırsam Türkiye’de oynamak isterim.
Kaynak:TFF