Brüksel bölgesinin en eski Türk kökenli siyasetçilerinden birisi olarak uzun yıllar siyasetle uğraştıktan sonra kebap sektörüne el atan Halis Kökten, son zamanlarda özellikle ‘Bazooka’ adı altında satışa sunduğu ürünle adından söz ettirmeye devam ediyor.
2000 yılında siyasete atılan ve 2014 yılında sadece on oyla milletvekili olamayan fakat Schaerbeek belediye meclis üyeliği fiilen devam eden duayen siyasetçi, kısa bir süre önce kebapçı dükkanı açarak halk arasında şaşkınlığına sebep olmuştu.
Halis Kökten, kebap sektöründe başarılı olup olmayacağı konusunda soru işaretlerini yok ederken, ‘Bazooka’ gibi kısa sürede markalaşan ürünlerin yer aldığı özel menüyü tamak tadına düşkün müşterilere sunuyor.
47 yaşında, evli ve dört çocuk babası Kökten, Yenivatan’a verdiği röportajda, siyaset konusunda akla gelen sorulara da açıklık getirirken, Chaussee de Haecht 92 numarada yer alan ‘İkram-Et’ adı altında işlettiği aile lokantasıyla halka hizmet vermeye devam edeceğini ifade etti.
Röportajın tamamı:
Kısaca Halis Kökten’i tanıyalım?
H.K.: “12 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra 2000 yılında siyasete atıldım. Altı yıl boyunca Saint-Josse’da belediye meclis üyeliği yaptım ve ardından iki dönemdir Schaerbeek’te meclis üyesiyim. Son seçimlerde ise on oyla milletvekilliği elimden alındı. Bunun üzerini çiziyorum çünkü Belçika’nın sistemi sayesinde kendilerine göre bir kılıf uyduruldu ve bilgisayarların bozulduğundan söz edildi. Ancak Schaerbeek’te kayıp olan iki bin oyun nereye gittiği belirlenmeden olayın üzeri kapatıldı. Bu olaydan sonra, siyasette büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Bu yüzden kendimi ticarete yönlendirmeye karar verdim ve bir aile şirketi kurarak, eşim ve çocuklarımla birlikte Türk mahallesinin ortasında bulunan küçük bir mekanı devraldık. Yaklaşık altı aydır işletiyoruz.”
İkram-Et farklı bir konsepte mi sahip?
H.K.: “Belçika’nın kendine has bir gıda anlayışı ve mutfak kültürü var. Buradaki Türkler o kültürden esinleniyorlar. İlk jenerasyon eskiden sadece evde yemek yerdi ama şimdi bu aşıldı ve artık yeni jenerasyon daha çok dışarıda yemeyi tercih ediyor. Yemek tercihleri ise hem ucuz hem de kaliteli olmalı. Bir zamanlar burada hamburger kültürü vardı. Hatta bir ara Türk gençlerine ‘Hamburger çocuğu’ diye hitap ederdik. Artık o kültür eskidi ve Türk mutfağının daha zengin ve daha güzel olduğunu yansıtmak için fast-food, yani yemeklerin hemen hazırlandığı bir sektör fikri ortaya atıldı ve bu şekilde kebapçılar sektörü türedi. Avrupa genelinde kebap sektörü ortalama 12 milyar euro’luk bir ciroyla dönüyor. Böyle olması büyük şirketlerin de ilgi göstermesine vesile oluyor. Mc Donalds ve Quick gibi markaların kebap ve döner üzerine çalışmaları var. Demek ki, o sektör artık revaçta. Biz de düşündük ve aile olarak bu sektöre eğilmeyi uygun gördük. Brüksel’in meşhur Türk mahallesinde, kömür ocağı ile ızgara çeşitleri yapıyoruz. Bunu ekmek arası ya da tabakta takdim ediyoruz. Onun yanı sıra sulu yemeklerimiz mevcut. Ürünlerimize has kendi ürettiğimiz soslar var.”
Son zamanlarda ‘Bazooka’yı çok duyar olduk. Nedir bu ‘Bazooka’?
H.K.: “Bizim sektörde Adana, Urfa ve et çeşitlerini kızartılıyor ve ekmek veya dürüm halinde ya da tabak üzerinde müşteriye sunuluyor. Biz de bize özel orijinal bir konsept yapmak istedik. Markamız için ilgi çekici bir ürün lazımdı. Ürün hem reklam hem de doyurucu ancak makul bir fiyata olmalıydı. Uzun uzun düşündük ve uzun uğraşlar sonunda ‘Bazooka’yı icat ettik. ‘Bazooka’ normalde askerlerin kullandığı roketatar stilinde omuza dayanan bir askeri silahtır. Biz de ona benzediği için bu ismi seçtik. Çünkü Bazooka’nın uzunluğu yaklaşık yarım metredir. Bu şekilde bu ürünü piyasaya sürdük ve bunu duyan buraya kadar gelip, hem ‘Bazoouka’sını yiyor hem de benimle hatıra fotoğrafı çektiriyor. Bu şekilde insanlar hem iştahlarını gideriyorlar hem de buradan mutlu bir şekilde ayrılıyorlar. Burada bizim için en önemli unsur, bizim de piyasada varolduğumuzu hissettirmektir. İnşallah önümüzdeki dönemlerde müşterilerimize yeni ürünlerimizi sunacağız. Mesela örnek vermek gerekirse, ‘Dinamit’ diye bir ürünümüz çok yakında müşterilerimizle buluşacak.”
İkram-Et, Belçikalı siyasetçilerin uğrak yeri diyebilir miyiz?
H.K.: “Bu sokakta rekabet çok fazla. Ancak rekabet kaliteyi artırıyor. Burada önemli olan, kendine çeki düzen vermek. Ben uzun yıllar boyunca siyasette yer edindiğim için Belçika siyasetinin tanıdık isimleri buraya yemek yemeğe geliyor. Her partiden ve her belediyeden siyasetçiler var. Buraya geldiklerinde benimle hatıra fotoğrafı çektiriyorlar. Bu beni çok mutlu ediyor. Bu şekilde bazen anıları tazeliyoruz ve Belçika siyasetiyle ilgili konuları ele alıyoruz. Bazen fikir alışverişi bile yapıyoruz. Hatta buraya yemek yemeğe gelen bazı insanlar benim farklı konularda düşüncelerimi öğrenmek istiyorlar. Türkiye’den gelerek çeşitli konularda çalışmalar yapanlar da geliyor. Onlarla da Türkiye siyasetini konuşuyoruz.”
Siyasette tamam mı, devam mı?
H.K.: “Siyaseti şimdilik askıya aldım. Çünkü ticarette başarılı olmam gerekiyor. Her zaman el attığım konularda başarılı olmayı hedefledim. Siyasette de başarılı olduğumu düşünüyorum. Çünkü benim geçmişte yaptığım projeleri hiçbir Türk kökenli siyasetçi yapamadı. Zaten yaptığım icraatlar ortada ve halen konuşuluyor. Ancak belli bir mertebeden sonrası nasip değilmiş diyelim. Bu konuda içim çok rahat ve geriye dönüp baktığımda müsterihim. “Merkep ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri” diye bir atasözü var. Ben bıraktığım eserlerle çok bahtiyarım. Hatta bir seferinde üç yüz kadar gencimizi bir işe aldırtmıştım. O gençlerin birçoğu hala çalışıyorlar. Bu sayede on beş yıldır evlerine yemek götürüyorlar.”
Röportaj/Fotoğraf: Cafer Yıldırımer