Okullar yaz tatilyle kapanırken, yeni okul yılını dört gözle bekleyen gençlerimiz var. Yeni öğretmen mezunu gençlerimiz yeni okul yılında görev alabilmeyi hayal ediyor. Üç dört yıldır ögretmenlik okuyan, staj dönemleri arkalarında bırakan, Müslüman mısınız, Türk müsünüz gibi sorulara yürekten evet verip hem kendini hem de Müslüman öğrencileri gururlandırıp sevindiren, ailesinin titizlikle okuttukları ögretmen mezunu gençlerimiz.
Avrupa’da ilk okuldan yüksek okula kadar birçok okul Katolik kuruluşlar tarafından organize edilip kontrol altında tutuluyor, devlet de müfredatlara uyulduğu durumda bu okulların maddi ihtiyaçlarını karşılıyor, ögretmenlere kadro temin ediyor. Düzenlemeler devletten fakat Katolik kuruluşlar okullarla ilgili bazı kararları kendileri verebiliyor, okula öğretmen alımı gibi.
Avrupa’da çok kültürlülük tüm AB’de bir temel değer olarak uygulanmaya çalışılmakta. Bu şekil farklı farklı ülkelerin ve o ülkelerin içindeki çeşit çeşit vatandaşların eşit olarak yaşamlarını sürdürebilmeleri bir ilke olmuş. Bazı sosyo-ekonomik nedenlerden dolayı bu eşitliği göremeyen gruplar için eşit fırsatlar oluşturma teşvikleri almada birçok kurum ve kuruluşlar. Katolik okulları da bu çeşitliliği uyumlu halde vatandaşların refahını sağlamak için ve toplumun içinde en zayıfları için fırsat eşitliği geliştiren kurum ve kuruluşlar ekstra teşvikler almakta.
Çok kültürlülüğü yabancıların yoğun yaşadıkları bölgelerde okullarda öğrencilerin renkleri ve isimleri sayesinde rahatlıkla görebiliyorsunuz, hatta bazı okullarda yabanci asıllı ögrencilerin sayıları yerli ögrencilerin sayılarından yüksek oldukları için ‘siyah okul’ tanımlaması taşımaktalar. Bu okulların ögretmenleri de öğrencilerin aynası olmalı, yabancı ögretmenler de okullarda görevlendirmeli diye sosoyolojik sonuçlar beyan edildiğinde önce “İstiyoruz fakat ögretmen mezunu pek yabancı asıllı genç yok” diye okul yönetimleri cevap vermekteydiler. Bunun üzerinde sosyal sorumluklu kurum ve kruluşlar yabancılar arasında yüksek okul seçimlerinde ögretmenlik mesleğini seçmeleri için projeler geliştirildi, devlet teşvikleri bu yönde harcanmaya başlandı. Öğretmenlik bölümleri olan yüksel okullarda öğrenci sayılarını yükseltebilmek ve çeşitlilik projelerine teşvik primleri alabilmek için yabancılar arasında öğretmenlik okuyan gençlere yönelik promosyonlar ve rehberlik hizmetleri oluşturdular.
Ve nihayet öğretmenlik okutan yüksek okullar arasında yabancı asıllılar, müslümanlar ve Türkler çoğaldı. Birçok zorluğa rağmen öğretmenlik diplomarını alabildiler. Stajlarında yaşadıkları hepsinin aynısıydı, dünyanın diğer tarafinda terör olayı olurdu, bu öğretmenlerden beklentiler yükselirdi. Başörtülü öğretmen ise okul kurallarına uymalı tıpkı ögrenciler gibi ve örnek teşkil etmek için başını açmalıydı. Bayan Din dersi hocalarına dahil sadece ders esnasında başını örtebilirsin gibi dayatmalar olurdu. Tüm ön yargıları deviren bizim çalışkan öğretmenlerimiz görev istediklerinde, evet denedik, “Ayşe (temsili isim) öğretmen çok iyi, çok beğeniliyor ama vaftiz olmamış, ona kadro veremeyiz” cevabı alıyorlar çok kültürlü Avrupa’nın Katolik okullarından.
Yücel KAHRAMAN