Her yıl üç ayların gelmesi ile birlikte, bir kıpırdanma alır başını gider gönül dünyamızda. Bu aylar Allah katında çok kıymet arz etmektedir. Allah katında çok kıymet arzeden şey ise Resulu Ekrem Efendimizin başının tacı olmuş ve rahmet pınarlarından kana kana içmeye vesile olmuştur. Öyleki Fahri Kainat Eefendimiz “Ya Rabbi, Recep ve Şabanı bizler için mübarek kıl ve bizi Ramazana eriştir” diye dua ederdi. O’nun duası ki, ümmet bu dualarla yolunu buldu, karanlıklar’dan aydınlığa gark oldu. Bu ay ki, içinde türlü türlü rahmet barındırır, bunlardan biriside Regaib kandilidir. Receb ayının ilk Cuma gecesi Regaib gecesidir bu gece de ikramlar,ihsanlar vardır tam da biz günahkar kulların bolca ihtiyaç duyduğu ikramlar. Evet yine ve yeniden ömrü yeten bu mübarek geceye ulaşacak, nefesi yetenler nefesleri yettiği kadar dualar edecek, ağlamasını bilen gözler göz yaşı akıtacak. Sadakalar verilecek, oruçlar tutulacak, namazlar kılınacak sayısız sevaplar beklentisiyle yüce Mevladan.
Söylenecek okadar çok şey varki dilimizin ucuna gelen, aklımızın ücra köşelerinden süzülüp inen. Ama gerçekler engel oluyor güzel tablolar çizmemize, şiirler, naatlar yazıp çarşı pazar gezmemize. Gün elbet bayram günü fakat ne derman var dizde dosta gidecek, baklavalar, börekler alıp ikram edecek.
“(Ey Muhammed!) biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiya 107) ayetiyle bizlerin aslında O’na ümmet olmakla ne kadar şanslı olduğumuzda ayan beyan ortay konmuş, fakat biz nankör kullar bunca müjdeleri görünmez, duyulmaz ve anlaşılşaz kılmışız. Kuşu ölen bir çocuğa başsağlığına giden bir peygambere tabi olduğumuz iddiasında bulunurken, diğer yandan görüşleri bize uymuyor diye mübarek olduğunu bildiğimiz Cumalarda namaz için kıyama durmuş kardeşlerimize bombalar yağdırabiliyor ve tüm bunlar olmamışcasına utanmadan Allah’ a el açıp günahsızmışız gibi daha çok zenginlik ve refah duaları ediyoruz. Kardeş kardeşe yan bakıyor, fitne meydanlar geziyor sanki ebu Cehil ölmedi sokaklara fitne veriyor.
Kendi ellerimizle çizdiğimiz sınırlarda renklere ve ırklara göre kardeşlikler tesis edip çizginin hemen yanıbaşında olan bitenlere gözlerimizi kapatıyoruz. Gazoz olma efsane ol, sloganı atıyor, fakat bir şişe gazozdaki kadar bile gazımız kalmamış insanlığın dertleriye dertlenmeye. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın! derken farkında değiliz, bu sözü dün söyleyenlerin bugün aynı yılan tarafından sokularak zehirlendiğine.
Velhasıl-ı kelam kendi yaptıkları helvadan putları acıktıktan sonra yiyen cahillere gülerken, akıtıyoruz haram kanlarını kardeşlerimizin mevlamıza verdiğimiz sözleri unutup. İşte yeni bir fırsat, yeni bir umut, yeniden vesile olabilecek kardeşliğe. İşte tam karşımızda duruyor Regaib gecesi, yangın sonrası islenmiş duvarlarımızı beyaza boyayacak bir boya gibi, buz donmuş unutlarımıza can verecek kardelen gibi. Sakın ha umutsuzluğa düşüp bir çiçekle bahar gelirmi deme, unutmaki bir çiçekle bahar gelmez belki, ama her bahar bir çiçekle başlar.
Bu siz kıymetli okurlarımızla ilk buluşmamızda dileğim, bu yılın ilk kandil gecesi baharı müjdeleyen bir çiçek gibi bahara vesile olsun, akan kan ve gözyaşı yerini barışa ve refaha bıraksın.
Selam ve dua ile,