Kayseri eşrafından uyanık, işbilir, tonton amca, yaş ilerleyince ölmeden bir hac vazifesini de yerine getireyim bari diyerek hacca gitmeye karar vermiş. Hayli sempatik, hayli mütedeyyin hanımı; “Ben de gelmek istiyorum” deyince karı-koca tutmuşlar Mekke’nin yolunu. Haccın kurallarından biri de şeytan taşlama. Bizim Kayserili amca ve hanımı, şeytan taşlamak için Mina’ya varmışlar.
Ama yerden topladığı küçük taşları şeytana doğru fırlatırken, hanımı aşka gelip önce küçük taşları, sonra daha büyük taşları, en sonunda da koca koca kaya parçalarını şeytana fırlatmaya başlamış. Bunu gören Kayserili amca, hanımının elini tutmuş. –
“Napıyorsun öyle” demiş.
– Hanımı, “Ne yapacağım,namussuz şeytana taş atıyorum” demiş. – Kayserili amca tecrübeli. “Bak hanım” demiş,
“Senin bu taşladığın şeytan var ya, cennetten kovulmadan önce Allah’ın en sevdiği meleğiydi. Sonra Allah’a isyan edince kötü oldu, biz onu şeytan bildik. Ama daha kıyamete çok vakit var. Bakarsın o zamana kadar tövbe eder Allah da kabul eder. Sen yine şu küçük taşlardan at. Sonra kıyamet günü pişman olma”. Belki bu konunun Belçika’yla ne ilgisi var diyenler olabilir. Bu Facebook illetiyle birlikte herkes herkese taş atmaya başladı. Kimisi eski sevgilisine, kimisi eski eşine, kimisi ticari rakibine. Bunlar hadi neyse. Koskoca siyasetçiler rakiplerine iftiralar, bel altı vurmalar. Bunları yapan nadir cesaret sahipleri çıksa da genelde takma isimle ve rumuzla saldırıyorlar. Belçikanın Türk basını da başka bir alem, onlarda rakiplerini kendi sitelerinde ve yazılı basınlarında eleştiriyor. Eleştirmek ne kelime taşların en büyüğünü atıyorlar. Dernekler de ona keza, Bu Göçün 50. yılı münasebetiyle pasta kavgası herkesi birbirine düşürdü. Dernek yönetimlerindeki rant kavgaları, milleti birbirine düşürdü. Havada taşlar uçuyor. Siz siz olun aman taşların yaralamayanlarından atın. Çünkü bu seçim geçer dost olursunuz. Bu göç konusu biter düğünde, dernekte, cenazede, namazda aynı safta yanyana gelirsiniz.
SEVGİLİLER GÜNÜ HEDİYELERİNİ SORDUK
Melahat Tencere (ev hanımı): “Boyu devrilsin benim herifin, anlamaz böyle şeyler” dedi. “Bir buket gülden de geçtim. Bir demet marul, maydonoz getirse o da yeter.”
Hayriye Aztartar (market sahibi): “Benim adam vitrinde gördüğü kırmızı iç çamaşırını almış. Dört beş parça çamaşır yarısının nasıl giyileceğini bile bilemedim. Benim adam bu yaştan sonra bir de sevgililer günü çıkardı.”
Yasemin Paspas (işçi): “TV’ de görüyoruz, Artistler, sosyeteler sevgililerine Araba alıyorlar. Biz de şans mı var bizim ‘Erman Kuzu’ da bana STIB abone kartı almış.”
Ayşe Toprak (Muhafazakar bir anne): “Öyle ecnebi adetlerini şiddetle kınıyoruz ve eşimle ben o gün eve ekmek bile almıyoruz.”
Ayfer Tecetveli (öğrenci): “Bu seneki sevgilim biraz egoist parfüm almış kendini düşünüyor, ayı.”
Sevilay Tebeşir (Ana sınıfı öğretmeni): “Bir adet gül aldı. Ne çok abartıp kapitalizmi hortlattı ne de hiç almayıp bağnazlık yaptı.”