Yeni Vatan gazetesinin Mart sayısının “Dünya Kadınlar Günü’nden” sonra yayınlanacağını düşünerek konuşulmayan ve de geçiştirilen kadına dikkatleri çekmek üzere bu yazının Şubat sayısında yayımlanmasını uygun buldum. Öncelikle iki üç yıl önce Dünya Kadınlar Günü’nde birlikte bir organizasyon yapmayı planladığımız Bin Bir El Derneği Başkanı Halime Sertkaya Hanımefendi’yle konuya ilişkin geçen yıl gerçekleştirdiğimiz kısa yazışmayı aktararak başlamak istiyorum:
– Bu seneki 8 mart yine böyle sessiz mi geçecekti?
– Bu yıl da kadını mağra gevezeliklerine sıkıştıran konuşmalara kulaklarımızı tıkıyacağız. Bu yılda sessiz kalacağız… Belki sessizliklerimiz bir gün, bir 8 Mart günü fırtınaya dönüşür de zincire vurulmuş olan modern kadını kendine döndürür, özgürleştirir.
– düşüncenin ilk kısmını anladımda, “modern kadın”, “kendine dönmek”, “kadının özgürleşmesi” ni nasıl tanımlayabiliriz?
– “Batı’da kadın Fransız İnkilabı (1789) ile diğer gruplar gibi “özgürlüğüne” kavuşturulduğu söylendi. Bu noktada “kadın” oldu “modern kadın” ancak vaad edilen hürriyetler bağlamında kadının durumu bir anda Fransız İnkilabı’nın gerisine düştü. Verilen herhangi bir şey olmadı. Mücadelesini vermesi gerekiyordu. Hala bu gün bile “eşitlik” bağlamında kadının en basit hususlarda çok gerilerden geldiğini görmek mümkün.
Modern zamanlarda kadının konumu her ne kadar yükseltildiği iddia edildiyse de gerçek bir kavanoza kapatıldığıdır. Tartışmalar sığ ve anlamsız. Liberal dünyanın kadına sağladığı özgürlük piyasada karşılığını bulan özgürlük kadar oldu. kendine dönmesi ancak bunu anlamasıyla mümkün olacaktır. Kapatıldığın veya kapatılmak istendiği dünyadan ancak bu şekilde kurtulabilir.”
Evet, kısa yazışmadan da anlaşılacağı gibi kadın özellikle kendi gününde yeni bir folklorun konusu olmakta. Sosyal medyada yazılanlara ve paylaşılanlara bakarak bir fikir edinilebilir. En katı feminist hareketler sanal kadını tartışırken dünyanın dört bir tarafında farklı sorunlarla boğuşmak durumunda olan kadın yaşadığı sorunlar bağlamında değil de yükselmesi arzu edilen veya sunulan rol modeller üzerinden tartışılmakta.
Etrafımızda ki kadınlara bakarak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde konuşulan ve tartışılan kadının çevremizde ve yakınımızda ki kadınlarla alakası olmadığını anlıyoruz. Ekonomik ve sosyal sorunlarla boğuşmakta olan kadından her türlü şiddete maruz kalan kadına, geçimini sağlamak için zor şarlar altında çalışmak durumunda olan kadından parçalanmış ailelerde geçim derdiyle bedenini satmak durumunda kalan kadına uzanan onlarca farklı kadına rastlamak mümkün.
Jakarta’dan Endülüs’e, Kabil’den Kalkütaya, Kyoto’dan Rio’ya, Alaska’dan Ümit Burnu’na, Libya’dan Güney Afrika’ya, Moğolistan steplerinden İrlanda’ya her bir kilometre kareye nefesleriyle hayat veren ve bu gök kubbe altında çığlık ve feryatları dahi çok farklı olan hangi kadının konuşulduğunu düşünüyorsunuz?
Onun için bu yıl da kadını mağra gevezeliklerine sıkıştıran konuşmalara kulaklarımızı tıkıyacağız. Bu yıl da sessiz kalacağız… Belki sessizliklerimiz bir gün, bir 8 Mart günü fırtınaya dönüşür de zincire vurulmuş olan “modern kadını” kendine döndürür, özgürleştirir!