Kitap okuma alışkanlığı zamanla daha bilinçli kitap seçmeye iter kişiyi. Öyle her elinize geçen kitabı okuyamaz olursunuz. Yazarlarınızı seçersiniz. Seçtiğiniz yazarlar sizin tarafınızdan tastiklenip onaylanmış olanlardır. Onların piyasaya çıkan kitaplarını alırken çok uzun düşünmezsiniz. Rafta görür görmez büyük bir sevinçle alıp kasaya yönelirsiniz. Yani çoğunlukla böyle olur ve böyle de olması gerekir. Şimdiye dek seçmiş olduğum yazarlar beni hayal kırıklığına uğratmamışlardı diyebilirim. Onlardan beklendiği gibi ve onlara yakışır şekilde üretmişlerdi kitaplarını.
Günümüzde öyle mi? Ne yazık ki, ülke politikalarının gestapolaşmasından, internet’tin varlığından hayat şartlarının da zorlaşmasından ve daha bir çok nedenden dolayı bir kirlenme oluşmuştur. Kim suçlu? Suçluyu tespit için şu soruyu çözmek gerekiyor. ‘Yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıkar?’ Eleştirmeye devam edelim… Kötü olan şey; çok popüler olan konular ele alınıyor. Ele alınan konular her nedense iktidarın övgüyle değindiği şeylerden seçmeceler oluyor. Yani kitap konusunu iktidarın övgüyle bahsettiği ne varsa paralel bir şekilde ele alıp roman, öykü, oyun ve şiirleştiriyor. Tabi bu görsel sanatlara da yansıyor. Onlar da aynı şeyleri yapıyorlar. Basit bir örnek verecek olursak ‘nasılki ülkemizde Gezi Parki-Taksim olayları olduğunda bazı medya grupları bu olaylar iktidarın hoşuna gitmeyeceği için sus pus oldularsa aynı şeyi sanki artık bir çok yayın evi ve yazar da kitaplarıyla yapıyorlarmış gibi bir izlenim edindim’. Kanımca burda amaç hem bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ misali hem de maddiyat oluyor. Yazarı nasıl seçerim? Gerçi bana hitap eden yazarları tabiki tercih edip alırım fakat önemsediğim bir başka nokta daha var. Her konuda fikir sahibi olmak, dar bakışlı, ön yargılı olmamak için farklı alanlardan, yazarlardan, düşünce ve felsefelerden de kitaplar okumaya önem veririm. Bunu gereklilik olarak kabul ederim. Aksi takdirde farklı düşüncelere karşı gelişmek yerine tutucu bir bakış sergilersiniz.
Gelelim zevkle okuduğum yazar seçimine. Yazar kitaplarıyla kütüphanemde yer alacaksa öncelikle bir elemeyi geçmek zorundadır. Nasıl mı? Bana hitap edebileceğini düşündüğüm yazarların kitaplarını ve her tür yazılarını gözden geçiririm. Bazı kitaplarını alıp okurum. Okurken incelerim. Kitaptaki kahramanlar, betimlemeler, mekanlar, özellikle konuya ele alış tarzı ve onu işleyiş şekli ne kadar gerçekçi, ne kadar cesurca yaklaşmıştır o konuya? Bir yazarın bir kaç kitabını okuduğumda ve o yazarın düşüncelerini kendisinden, TV veya benzeri bir medyadan da takip ettiğimde zaten o yazarın felsefesini, politikasını kısacası hayat duruşunu da tespit etmiş olurum. İşte bu noktada yazar benimle aynı felsefede ise tam not almış demektir.
Artık kitaplığımın vazgeçilmez yazarları arasındadır. İşte tam da öyle olduğunu düşünmeye başladığım bir yazarın en son çıkmış olan eserini aldığımda yanıldığımı anladım. Kitap o yazara dair düşüncelerimi yerle bir etmişti. Tesadüfen yazarın konuk edildiği ve bir kaç okurun bulunduğu ufak bir tiyatro salonunda karşılaşmıştım. Kitaptan dolayı oluşmuş olan düş kırıklığımdan doğan sorularıma daha da yıkıcı yanıtlar almıştım yazardan. Baskıcı politikaların üretildiği bir ülkede baskıcı politikaları eleştiren kitaplar yazmıştı. Bu tavrıyla benden tam not almıştı.
Oysa son kitabı ile tam tersini yapıyor, bir çok acıyı yaşamış olan atalarının üstüne basarak yürüyordu. Neden? Diye sorduğumda. Bu ülkede cezaevlerinde kaç yazar var sen biliyor musun? Oldu. Yani korku kalemi sahiplenmişti. Yazarımız o güne değin yapılan çirkin politikalara ve günümüz iktidarına karşı durmuş gibi yapmış ise de artık yanında yer alıyordu. Kitaplığımda bir kaç kitabı bulunan bu yazar kitap seçmem konusunda bana güzel bir örnektir.