Erbakan Vakfı Genel Başkanı Dr Fatih Erbakan, Belçika’ya gelerek Bornem’de düzenlenen konferansta Milli Görüşçülerle bir araya geldi.
Almanya Necmettin Erbakan Vakfı Başkanı Recep Kaya, Saadet Partisi GİK Üyesi Yahya Coşkunsu ve eski Ankara Milletvekili Yahya Coşkunsu’nun katıldıkları konferansın açılışında konuşan Ahmet Bilican, Belçika’da Milli Görüş’ü bölmek gibi bir amaçlarının olmadığını hatırlatarak, Milli Görüş’ün eski lideri ve Türkiye Cumhuriyeti eski Başbakanlarından merhum Necmettin Erbakan hakkında “Bu kadar darbelere maruz kalan bir lider gemisini o derin sularda, o dalgalı sularda, her taraftan saldırının olduğu yerde bir tek Allah kulunun burnunu kanatmadan kareye çıkartan bir başka kaptan var mı? Soruyorum size. Bütün darbeler Milli Görüş’ün üzerine yapıldı.” dedi.
Şair Veli Gencer okuduğu şiirden sonra kürsüye “Mücahit Erbakan” sloganları ile çıkan Fatih Erbakan, konferansa katılanlara teşekkür ederek başladığı konuşmasında Erbakan’ı unutturmak için çeşitli oyunlar oynandığını iddia etti. Erbakan Vakfı Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan “Erbakan Hocayı ve fikirlerini unutturma operasyonu ölümünden sonra dahi devam ediyor. Hatırlayacağınız üzere merhum Erbakan Hocamız milletin teveccühüne mazhar oldu, cenazesine üç milyon insan katıldı. 28 Şubat vicdanlarda, gönüllerde yargılandı. Bu itibarı zedelemek için vefatından sonra dahi çeşitli oyunlar oynanmasına rağmen milletimiz Erbakan’ın yolunda mücadelesine devam edecektir” dedi.
“KUŞ DİLİYLE KONUŞARAK HAREKETİ BAŞLATTI”
Avurpa Milli Görüş teşkilatı sadece kurban toplamakla, anaokulu açmakla uğraşan bir hareket haline geldi. Öyleyse bu teşkilatın ne anlamı kalacak? O zaman bizim Milli Görüş teşkilatını kurmamıza gerek yoktu. Erbakan Hoca’nın elli sene önce buralara gelip kıt kanaat en zor şartlarda bu çalışmayı yapmasının bir manası yoktu. Diyanet Teşkilatı en güzel camileri, en güzel mescitleri zaten yapıyor. Bir sürü İslami cemaat en güzel hizmetleri yapıyorlardı. Kuran kursları, anaokulları, öğrencilere burs vermek. Bunlar varken Milli Görüş’e niçin ihtiyaç duyuldu. İşte bu söylediğimiz, çekindiğimiz gerçekleri haykırsın diye. Canla, başla kınayıcının kınamasından korkmadan biat eden bir topluluk bulunsun diye kuruldu. Eğer Erbakan Hoca da bu şekilde düşünseydi bu Milli Görüş hareketini hiç başlatamazdı. Erbakan Hoca 1969’da yola çıktığında kuş diliyle konuşarak o hareketi başlattı.
“ASIL İSTİKAMETİMİZDEN SAPAMAYIZ”
Siz, biz Osmanlı’nın devamıyız, Sultan Abdülhamid Han’ın, Sultan Fatih’in torunuyuz, biz cihad edeceğiz, biz hakkı hakim kılacağız, yeni bir dünya kuracağız diye yola çıkıyorsun. Böyle düşünürsek Filistin’de, İsrail’de panzerin altında ezilip öldürülen çocukları, Suriye’de kimyasal silahla öldürülen yavruları, Afrika’da açlıktan annesinin gözünün önünde ölen yavruları kim kurtaracak? O annenin yaşadığı acıyı tahmin edebiliyor musunuz? Cenab-ı Allah kimseye yaşatmasın. Bizim çocuklarımızın, evlatlarımızın birazcık sütleri, mamaları geciktiği zaman acıktıkları zaman, ağladıkları zaman bile tüylerimiz diken diken oluyor, içimizden adeta can kopartılıyor. Orada gözünün önünde bir tabak çorba, azıcık bir süt vermedikleri için kucağında yavrusu ölüyor. Cenab-ı Allah ayeti kerimede bizlere ne buyuruyor? “Size ne oluyor da içinizden hakları yenen, zulme uğrayanlar için mücadele etmiyorsunuz?” Sadece bu ayeti kerime bile bizim cihat şuuruna sahip olmamıza yete ve artar bile. Evet mahkemeler de olacak, evet davalar da olacak, evet başımıza işler de gelcek, evet tehdit de edecekler ama bütün bunlara rağmen bu kervan yürümeye devam edecek. Bütün bunlara rağmen bu cihat yapılmaya devam edecek. Yoksa bu engellerin, bu zorlukların olacağını Erbakan Hoca bilmiyor muydu? Bunları bahane ederek asıl kuruluş amacımızdan ödün veremeyiz, asıl istikametimizden sapamayız.
“DIŞ GÜÇLERİN, EMPERYALİZMİN BELİRLEDİĞİ ASIL İSTİKAMETTEN KURTULAMADIK”
Türkiye’de son on senedir ve özellikle son birkaç senedir yaşanan olaylara baktığımız zaman Milli Görüşçüler olarak, şuurlu mülümanlar olarak nasıl bir değerlendirme yapabiliriz? Bu son dönemde, yeni dönemde hepinizin de görüğü gibi İmam Hatip mezunlarının, her sene Umre’ye Hac’ca gidenlerin, eşleri mesture olan, inançlı kesimin, bizim içimizde çıkan, bizden biri olan kimselerin yönetime geldiklerini görüyoruz. Cumhurbaşkanımız Hac’ca gidiyor, köşkteki mescitte üniformalı askerlerle birlikte Cuma namazı kılıyor. Cumhurbaşkanımızın, başbakanımızın eşlerinin başları örtülü. Bakanlar kurulundaki bakanların neredeyse yüzde sekseninin, doksanının eşlerinin başları örtülü. Böylelikle biraz evvel de söylediğim gibi bizden biri olan kimselerin yönetime geldiğini, söz sahibi olduğunu görüyoruz. Elbette ki bu memnun olunacak bir olaydır. İmam Hatip’leri, Kuran kurslarını görüyoruz. Başörtüsünü kamusal alanda serbest bırakmak istediklerini görüyoruz. İlk bakışta bu tablo inançlı kesimi, hepimizi sevindiriyor ve son derece memnun ediyor. Fakat bütün bu gerçeklerin yanında kısa bir sürede gördük ki, bu yeni yöneticilerle, İmam Hatip’li olan, bizim gibi Hac’ca Umre’ye giden, eşleri mesture olan bu yeni yöneticilerle görüntüde bir değişim yaşanırken, ırkçı emperyalizmin, dış güçlerin asıl planlarının yürütüldüğünü de üzülerek görüyoruz. Dış güçlerin, ırkçı emperyalizmin belirlerdiği asıl istikametten maalesef kurtulamadığımızı da üzülerek görüyoruz.
Haber/Fotoğraflar: Cafer Yıldırımer