Bilindiği üzere, 2014 yılında Belçika ile Türkiye arasında yapılan göç anlaşması ellinci yılını dolduracak. Gerçek manada, göçün değil, anlaşmanın ellinci yılı. Zira bu anlaşmadan önce Belçika’ya göç edenler olmuştu bile. Ama konumuz o değil. Konumuz kısaca ellinci yılın kendisi. Daha doğrusu ellinci yıl adı altında yapılacak olan etkinlikler.
Belçikalı Türk toplumu için büyük önem taşıyan ellinci yıl için bir takım etkinliklerin yapılacağı kulislerde konuşuluyor. Bu etkinlikler için kültür bakanlığı tarafından belli bir bütçenin ayrıldığı ve bunun etkinlikler çerçevesinde önemli rol üstlenecek bazı derneklere gideceği kesin. Ancak 2014’e ramak kalmasına rağmen, maalesef henüz ortada kesinleşmiş bir şey yok. Evet, şu anda birçok kafadan farklı sesler çıkıyor ama ne var ki tam olarak kimin ne dediği ve kimin ne yapmak istediği belli değil.
Ellinci yıl Belçikalı Türk toplumu için neden önemli?
1964 senesinin öncesinde ve sonrasında, birinci nesil Belçika’ya işçi olarak gelmeye başladığında, kalıcı olacağını aslında bilmiyordu. Buraya gelen herkes, güzel düşlerle ve kısa bir süreliğine gelmişti. Bir umut peşinde. Tek istekleri biraz para biriktirip geri dönmekti. Kimisi tarla, kimisi ev, kimisi traktör, kimisi bir çift öküz sahibi olmak için göç etmişti. Birçoğu diplomasız ve kırsal kesimden. Aralarında okuması yazması olmayanlar veya ilk defa köyünden dışarı çıkanlar bile vardı.
İstediği paraya kazanarak, geri dönenler çok az oldu. Birçoğu, yabancısı olduğu bu ülkenin bir parçası olmak üzere kalmaya yüz tuttu. Kalanlardan, ikinci, üçüncü ve dördüncü nesiller türeyerek, Belçika’nın en önemli toplumlarından biri olan Türk toplumu meydana geldi.
Tabi, bu toplumun oluşması hiç kolay olmadı. Anlatılması çok zor süreçlerden geçildi. Göç, bir yerden başka bir yere giden topluluklar için her zaman zor olmuştur. Bazı topluluklar için bir başarı, bazı topluluklar için bir kayıp olmuştur. Nice topluluklar başka bir yere göç ettikten sonra, göç ettiği ülkenin içinde kaybolup gitmişlerdir. Ama Belçika’daki Türk toplumu, bütün zorluklara rağmen kendi ayaklarının üzerinde durmasını bilerek bir başarının altına imza atmıştır.
Bir toplumu kalıcı kılan en önemli etkenlerden birisi de, onu esas kılan mazisidir. Şayet bir toplumun mazisi gerektiği şekilde değerlendirilirse, o toplum ancak o zaman gerektiği şekilde anlaşılır. İşte Türk toplumu, ellinci yıla bu noktada ihtiyaç duymalıdır. Etkinlikler, Türk toplumunun geçmişini ön plana çıkarmalıdır. Yaşanan türlü zorlukları göz önüne sererek bugünlere nasıl geldiğine dair vurgu yapılmalıdır. Belçikalılar, belki bu sayede bu toplumu gerektiği şekilde anlar ve bu topluma gereken saygıyı mutlaka gösterir.
Bir kere, ellinci yıl etkinlikleri sayesinde, Türk toplumu kendisine “Elli yıldır burada” dedirtecek. Bu bile iyi bir başlangıç ama bunun devamı da iz bırakabilmelidir.
Peki, kültür bakanlığının desteğine rağmen, ellinci yıl etkinlikler beklendileri karşılayamazsa ne olacak? Bu işe atılanlar, acaba işin bu kısmını düşündüler mi? “Burada elli yıldır varım” diyen Türk toplumu için bu fırsat iyi değerlendirilmelidir. Şayet, bu fırsat iyi değerlendirilmezse, Türk toplumu için çok acı olur. Türk toplumu, yeni bir fırsatı elde etmek için bir elli yıl daha beklemek zorunda kalır.
Sahi, bu arada, ellinci yıl etkinliklerini koordine etmekle yükümlü Ellinci Yıl Etkinlik Komitesi diye bir komite ortaya çıkmıştı. Bir göründü, iki göründü, sonra aniden ortadan kayboldu…