DEVLET YÖNETMEK BASİT OLURSA

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Günün birinde, Almanya’da bulunan büyük bir fabrikada, müdür işçilerin harıl harıl çalıştıkları atölyede kısa bir yürüyüşe çıkar. Yürüyüş esnasında müdürün gözüne, ilk önce işbaşı yapmakta olan Hans ilişir. Gözüne kestirdiği Hans’ı yanına çağırır ve “Söyler misin bana, sen Almanya başbakanı olsaydın neler yapardın” diye sorar. Bu soru karşısında biraz şaşkına dönen işçi Hans cevap verir; “Efendim ben ne anlarım başbakanlıktan, devlet işlerinden. Ben basit bir işçiyim, benim öyle işlere aklım ermez”. Bunun üzerine müdür Hans’a, “Peki o zaman, haydi işinin başına dön” der ve yürüyüşe devam eder. Biraz ilerledikten sonra bu sefer gözüne işbaşı yapmakta olan bizim Hasan ilişir. Hasan’ı yanına çağırır ve Hans’a sorduğu sorunun aynısını Hasan’a da sorar, “Söyler misin bana, sen Almanya başbakanı olsaydın neler yapardın”. Bu soru üzerine işçi Hasan eldivenlerini çıkarır ve soruyu cevaplandırmaya başlar, “Efendim ben başbakan olsam, önce hükümeti feshederim. Sonra yeni bir hükümet kurarım. Ardından bazı bakanların yerlerine başkalarını getiririm. Anayasada köklü bir değişikliğe giderim. Yeni kanunlar sunarım. Eğitim sistemini değiştiririm. Sosyal yardımları artırırım. Dış borçlar…” falan derken, müdür dayanamaz ve “Yeter be adam yeter. Sen kim başbakan olmak kim. Sen fabrikada çalışan basit bir işçisin.” diyerek Hasan’ı azarlar ve derhal işinin başına dönmesini emreder.

***

İşte Almanya’da gerçekten yaşandığı söylenen bu olay Hans’ın ve Hasan’ın bir şekilde devlet yönetme tarzına bakış açılarını ortaya koyuyor. Belçika’ya gelince. Güncel hayatta yapılan izlenimlere dayanarak buradaki durumun aslında Almanya’daki durumdan farksız olduğunu söylemek mümkündür. Yani Almanya’daki Hans neyse Belçika’daki Hans da aşağı yukarı odur, Almanya’daki Hasan neyse, Belçika’daki Hasan da odur.

Bazen gerek dernek lokallerinde gerekse kahvehanelerde, yan masada yapılan sohbetlere kulak misafiri olmamız herşeyi özetleyebiliyor. Sohbetler genellikle ya futbol üzerine ya da devlet yönetme tarzı üzerine olur. Devlet yönetme tarzı üzerine kurulan sohbetlerde, hükümetler yıkılır, yeni hükümetler kurulur, Cumhurbaşkanı değiştirilir, Başbakan indirilir, anayasa yenilenir, darbe yapılır, partiler kapatılır, yeni partiler kurulur, askeriye ayağa kaldırılır, doğu sorunu kökten halledilir, derin devletler çökertilir, vs… Bu beyin döndürücü muhabbetler karşısında insan kendi kendine “Etrafımızda ne kadar çok başbakan olacak adam varmış” demekten kendini alıkoyamıyor. Sanki devlet erkanı olmak bu kadar basit. Sanki devlet yönetmek çocuk oyuncağı. İşin garip tarafı da bu tür muhabbetlerin genellikle eğitim seviyesi zayıf olan insanlar tarafından yapılıyor olmasıdır.

Gerçek şu ki, bir insan devlet yönetme tarzı hakkında düşüncelerini söylemede hürdür. Hürdür ancak haddini bilecek. Ama maalesef insanlarımızın birçoğu seviyeli eleştiri yapmayı beceremiyorlar. Beceremedikleri gibi de eleştiri yapmaya kalkıştıkları zaman, eleştiridende öte giderek “Ben olsam böyle yapardım…” diyebiliyorlar. İşte bu söylenen söz aslında söylenmesi gereken en son sözdür. Çünkü o sözü söyleyen kişi şayet o işin ehli olamamışsa veya belli bir seviyede değilse, “Ben olsam böyle yapardım…” deme lüksüne sahip değildir. Bu bilinmesi gereken ama maalesef fazla riayet edilmeyen önemli bir görgü kuralıdır. Netice itibariyle, hal böyle devam ettiği sürece, yıllardır toplum içerisinde süregelen siyasi ve toplumsal bunalımlar kaçınılmazdır.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.