Yaşadığımız ülke Belçika’da öğrencilerin karne sevinci veya üzüntüsü yaşamasına ve okulların yaz tatiline girmesine az bir süre kaldı. Yaklaşık iki ay sürecek olan bu dönem, içinde fırsatlar kadar riskleri de barındırıyor. Yaz tatili süresi, geçtiğimiz ay içerisinde Belçika’da gündeme gelmiş ve sürenin 8 haftadan 6 haftaya düşürülmesi yönünde teklifler olmuştu.Bununda nedeni ebeveynlerin tatilinin daha kısa olması ve çocukların bu dönemde boş kalması olarak dile getirilmişti. Çalışmak zorunda olan velilerin çocuklarının evde vakitlerini televizyon veya bilgisayar başında geçirmeleri şüphesiz ki bir çok tehlikeye davetiye çıkarıyor ve durumda doğal olarak veliler için huzursuzluk vesilesi oluyor. Çalışmak zorunda olmayan veliler için dahi çocuğunun evde vaktini değerlendirebilmesini sağlamak çok kolay bir mesele değil. Nitekim Hollanda ve Almanya başta olmak üzere diğer bazı Avrupa ülkelerinde de yaz tatili 6 hafta olarak uygulanıyor.
Yazımın başında da söylediğim gibi aslında bütün tatiller, içinde sayısız fırsatları barındırıyor. Zamanın hızla akıp gittiği, günlerin haftaları, haftaların ayları ve yılları kovaladığı bu çağda zaman elbette en kıymetli varlığımızdır. Ki biz onun değerini çoğu zaman, elimizden uçup gittiğinde anlarız. Özellikle öğrencilik yıllarında elimize geçen birçok fırsat ve boş vakti çoğumuz, iş hayatına atıldıktan sonra bulamamaktan yana dertli olduğumuzu sürekli dillendiriyoruz. Bu açıdan baktığımızda öğrenci arkadaşların ve ailelerin bu dönemi çok iyi değerlendirmeleri ve elbirliği ile gelecek adına yatırım yapmalarını özellikle tavsiye etmek istiyorum. Mevcut eğitim dilimizi geliştirmek ya da dünya çapında geçerli olan ikinci bir dili öğrenebilmek için düzenlenen programlara veya dil kamplarına katılabiliriz. Bilgisayar kullanım teknikleri, hızlı okuma ya da kolay hafıza teknikleri gibi kurslara yazılıp, bu alanlarda birer sertifika ve donanım sahibi de olabiliriz.
Gerek şahsi hayatımız adına, gerekse aile hayatımız adına yetiştiremediğimiz, ertelediğimiz ya da ihmal ettiğimiz ne kadar iş varsa iyi bir planlama ile bunları yapabilir ve tatilden sonra yeni bir aşk ,şevk ve donanımla tekrar eğitim veya iş hayatına dönebiliriz. Bütün bunları gerçekleştirmek için yeterince boş vaktimiz olacak. ‘Çalışıp ta para kazanacağım.’ diyenlerin kendilerine göre haklı sebepleri olabilir ama benim tavsiyem kendinizi geliştirmekten yana olduğunu söyleyeyim.
EĞİTİM REFORMU YASASI
Bu ülkede neredeyse her gün eğitimle alakalı çok ciddi gündemler ortaya çıkıyor ve daha birisini tam olarak analiz edemeden hemen bir başka gündemle karşı karşıya kalıveriyoruz. Maalesef baktığımda da bizim çocuklarımızı çok yakındıran ilgilendiren konularda dahi olayı çok uzaktan seyretmekle yetiniyoruz. Belçika’da faaliyet gösteren yazılı ve görsel medyamızda yeterince eğitim konularını işleyemiyor, olumlu veya olumsuz tepkilerimizi gerekli makamlara doğru yol, yöntem ve metodları kullanarak ilet(e)miyoruz.
Aylarca üzerinde konuşulan ve en sonunda karara bağlanan eğitim reformu yasası hakkında yetkili-yetkisiz birtakım kişiler tarafından ‘ dağ fare doğurdu !’yorumları yapılsa da , uygulamaya geçtiği takdirde bizim çocuklarımız açısından pozitif sonuçlar doğuracağını düşünüyorum. Bu konuda olumlu düşünenler safındayım.
Belçika Eğitim Sistemi’nde öğrenciler 12 yaşına geldiklerinde yani ilkokul 6.sınıftan sonra bölüm tercihi yapmak zorundalar.Burada başarılı olan ve ilkokul karnesini alan çocuklar ASO veya Generaal dediğimiz fen veya Anadolu lisesi ayarındaki okullara devam ederken, diplomasını alamayan ve haliyle başarılı olamayan çocuklar ise BSO veya Professioneel dediğimiz meslek ağırlıklı okullara ve bölümlere yönlendiriliyor. Bir anlamda çocuğumuzun kaderi ilkokul 6.sınıfın sonunda tayin edilmiş oluyor. Yeni yasa uygulamaya geçtiğinde bir anlamda temel eğitim verilen ilköğretim kısmı 8 yıla çıkacak ve bölüm ve okul yönlendirme yaşı da 14’e yükseltilmiş olacak. Bu iki dilde yetişen çocuklarımızın eğitim dilinde açıklarını kapatmaları için ellerine daha fazla zaman ve fırsat geçmesi demek. Dolayısıyla bu durum, öğrencilerin artan yaşla birlikte daha bilinçli hale gelmeleri ve bölüm tercihlerinde daha şuurlu davranmalarını sağlayacaktır. Bölüm tercihi ve yönlendirme yaşlarının yüksek olduğu ülkelerde yabancı kökenli çocukların okuma oranının daha yüksek, yönlendirme yaşının küçük olduğu ülkelerde bu oranın daha düşük olduğunu görüyoruz. ‘Bu hamur daha çok su götürür.’ düsturunca bu konuyu yazmaya devam edeceğiz.
Hüsnü Can