“8 Haziran 632, Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) Âhirete hicret etti”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Rahmân ve Rahîm olan Yüce ALLAH’ın (c.c.) adıyla…

Hamd âlemlerin Rabbi ALLAH (c.c.) içindir. Salât ve Selâm Peygamber efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v)’in Âli’nin ve Ashabının üzerine olsun.

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kim âhirete irtihâlimden sonra benim kabrimi ziyaret ederse, beni hayatımda ziyaret eden gibi olur.” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

Muhterem Müslümanlar, 

8 Haziran 632, On sekiz bin alemin Sultanı, Mustafa’sı ve Alemlere Rahmet olarak gönderilen Peygamber efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi ve Sellem’in vefat tarihidir. Bu kainat, hepimiz O’nun yüzü suyu hürmetine yaratıldık. Allahu Teala hiç bir şeyi yaratmazdan evvel İlk olarak Peygamber efendimizin (s.a.v) Nurunu yaratmıştır. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde “Sen olmamış olsaydın bu kâinâtı yaratmazdım.” Buyuruyor. Ve başka bir ayet-i kerimede; “Biz Seni ancak Alemlere Rahmet olarak gönderdik.” 

Peygamber Efendimizin Vefâtı 

Hazret-i Âişe ve Hazret-i Ali’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz’in vefâtına üç gün kala Cenâb-ı Hak her gün Cebrâil’i (a.s.) göndererek Resûlü’nün hatırını sormuştu. Son gün olunca Cebrâil (a.s.) bu sefer yanında ölüm meleği Azrâil de bulunduğu hâlde geldi. 

Cebrâil (a.s.): “Ey Allâh’ın Resûlü! Ölüm meleği senin yanına girmek için izin istiyor! Hâlbuki o, Sen’den önce hiçbir Âdemoğlunun yanına girmek için izin istememiştir! Sen’den sonra da hiçbir Âdemoğlunun yanına girmek için izin istemeyecektir! Kendisine izin veriniz!” dedi.

Peygamber Efendimiz’e itaatla emrolunan melek

Ölüm meleği içeri girip Peygamber Efendimiz’in önünde durdu ve:

“Yâ Resûlallâh! Yüce Allâh beni Sana gönderdi ve Sen’in her emrine itaat etmemi bana emretti! Sen istersen rûhunu alacağım! İstersen, rûhunu sana bırakacağım!” dedi. Peygamber Efendimiz:

“Ey ölüm meleği! Sen (gerçekten) böyle yapacak mısın?” diye sordu. Azrâil (a.s.):

“Ben, emredeceğin her hususta sana itaatla emrolundum!” dedi. Cebrâil (a.s.):

“Ey Ahmed! Yüce Allâh seni özlüyor!” dedi. Peygamber Efendimiz:

“Allâh katında olan, daha hayırlı ve daha devamlıdır. Ey ölüm meleği! Haydi, emrolunduğun şeyi yerine getir! Rûhumu, canımı al!” buyurdu.

Peygamberimizin son sözleri

Peygamber Efendimiz, yanındaki su kabına iki elini batırıp ıslak ellerini yüzüne sürdü ve: “Lâ ilâhe illallâh! Ölümün, akılları başlardan gideren ıztırap ve şiddetleri var!” buyurduktan sonra, elini kaldırdı, gözlerini evin tavanına dikti ve: “Ey Allâh’ım! Refik-ı A’lâ, Refîk-ı A’lâ (yâni yüce dost, yüce dost)!..” diye diye Rabb’ine duyduğu aşk ve iştiyâkın tezâhürü olan nice ulvî hâtıralarla dolu bir ömrü ardında bırakarak bu fânî âlemden hakîkî âleme hicret etti.

Peygamberimizin kabrinde hayattadır

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in kabr-i şerîfinde hayatta olduğu husûsunda bütün âlimler ittifak etmişlerdir. O, kendisini ziyaret edeni bilir.

Allâme Kastalânî (r.h.) demiştir ki: “Kişi, ziyaret sırasında Peygamber Efendimizin, huzuruna gelenleri hayatında olduğu gibi bildiğini, selâm verenleri işittiğini düşünmelidir. Zira onun hayatı ve vefatı arasında fark yoktur. Ümmetini gözetler, hâllerini bilir. Bunlar, onun için apaçık görünür, aslâ gizli kalmaz.”

İmâm Süyûtî demiştir ki: “Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ruh ve cesed-i şerîfleriyle beraber diridir, dilediği husûslarda tasarruf eder, yeryüzünde ve melekût âleminde dilediği yerlere gider. O, vefatından önceki heyeti üzere olup hiçbir âzâsı aslâ değişmemiştir. Buna aklen ve naklen bir mâni yoktur.”

Allâhü Teâlâ’nın “Şüphe yok ki sen öleceksin.” (Zümer Sûresi, 30.) âyetine ve Peygamber Efendimizin, “Muhakkak benim ruhum kabz olunacaktır.” hadîs-i şerîfine gelince; Allâme Sübkî merhum bunu şu şekilde izah etmiştir: “Peygamber Efendimizin ölüm hâli devam etmez, vefatından sonra hayât-ı hakîkî ile diriltilir. Lâkin mübarek bedenlerinin dünyada olduğu gibi yemek, içmek vesair şeylere ihtiyaçları da yoktur. Zira melekler de diridirler ve bunlara muhtaç değillerdir.”

Müslüman âlimler bu bahse mahsus kitaplar yazmışlardır. Hâfız Süyûtî’nin, İnbâü’l-Ezkiyâ fî-Hayâti’l-Enbiyâ; İmâm Beyhakî’nin, Hayâtü’l-Enbiyâ fî-Kubûrihim isimli eserleri bunlardan bazılarıdır.

İnsan, büyüklere ne kadar yakın olursa o nispette mertebe bulur ve -dünya ve âhiret- ihtiyaçları yerine gelir. Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem’in makamı, hem dünya ve hem de âhiret isteklerinin tahsil edildiği kapıdır. İsteyen buna inansın veya inanmasın, bütün istekler o kapıdan tahsil olunur. Herkesin istidadının gereği ne ise ona göre bir isteği vardır. Mümin ise en çok Resûl-i Ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem’in şefaatine muhtaçtır, onu talep etmelidir.

8 Haziran 632, Peygamber efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi ve Sellem efendimizin 1390. Vefat yıldönümüdür. Rabbim biz Ümmet-i Muhammed’i, Peygamber efendimize (s.a.v) layık bir ümmet eylesin. Yüce Allah ahirette Peygamber efendimizin (s.a.v) şefaatlerine biz Ümmet-i Muhammed’i nail eylesin. Âmin. 

Salât Sana, Selâm Sana Ey Allah’ın Rasulü (s.a.v)…

Vesselâm,
Nihat Gülal 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.